https://search.google.com/search-console/

  • BIST 100

    10225,50%-1,28
  • DOLAR

    40,22% 0,13
  • EURO

    47,03% 0,37
  • GRAM ALTIN

    4349,44% 0,72
  • Ç. ALTIN

    6911,83% 0,15

PROF. DR. CAHIT KURBANOGLU


Risalet Delili: Otuz İkinci Pencere ve Kur’an Şahitliği

Risale-i Nur’un Otuz İkinci Penceresi, Kur’an ayetleriyle birleşiyor; Hz. Muhammed’in peygamberliği akıl, kalp ve tarih önünde berraklaşıyor.


KUTLU DOĞUM 59

Otuz İkinci Pencere

Burada Kur’an-ı Kerim’den Fetih ve A’râf surelerinden ayetlerin mealleriyle konuya giriş yapılacaktır. 
Risale-i Nur, Sözler, Otuz İkinci pencere ile başlanacaktır. Ayetler:
‎هُوَ الَّذِۤى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّينِ كُلِّهِ وَكَفٰى بِاللهِ شَهِيدًا     “Huvellezi ersele resulehu bil huda ve dinil hakkı li yuzhirehu aled dini kullih, ve kefa billahi şehida.” 1
1- "Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter." Fetih Sûresi, 48:28.
‎قُلْ يَۤا اَيُّهَا النَّاسُ اِنِّى رَسُولُ اللهِ اِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِى لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ يُحْيِى وَيُمِيتُﮎ    “Kul ya eyyuhen nasu inni resulullahi ileykum cemianillezi lehu mulkus semavati vel ard, la ilahe illa huve yuhyi ve yumit…”  2
2- "De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın gönderdiği peygamberim. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Dirilten de Odur, öldüren de." A'râf Sûresi, 7:158.  

Şu Pencere, 
semâ-i risaletin (Peygamberlik asm semasının) güneşi, 
belki güneşler güneşi olan Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın penceresidir. 
Şu gayet parlak ve pek büyük ve çok nuranî (parlak) pencere, 
Otuz Birinci Söz olan Mirac Risalesiyle (Peygamberimizin asm. Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuğu anlatıyor.) 
On Dokuzuncu Söz olan Nübüvvet-i Ahmediye Risalesinde (Hz. Muhammed’in peygamberliği aleyhissalâtü vesselâm bahsi) ve 
On Dokuz İşaretli olan On Dokuzuncu Mektupta ne derece nuranî (aydınlık) ve 
zâhir (görünür) olduğu ispat edildiğinden, 
o iki Sözü ve o Mektubu ve o Mektubun On Dokuzuncu İşaretini bu makamda düşünüp, sözü onlara havale edip, yalnız deriz ki:
Tevhidin (herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma) bir burhan-ı nâtıkı (konuşan delili) olan 
Zât-ı Ahmediye (Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti aleyhissalâtü vesselâm), 
risalet (peygamberlik) ve 
velâyet cenahlarıyla (velilik taraflarıyla), 
yani kendinden evvel bütün enbiyanın (peygamberlerin)
tevatürle (yalan söylemeyen topluluklardan gelen ve doğruluğu kesin olarak kanıtlanan haberin aktarılmasıyla) icmâlarını (fikir birliklerini) ve 
ondan sonraki bütün evliyanın (Allah CC dostlarının) ve 
asfiyanın (Hz. Peygamberin çizgisinde yaşayan ilim ve velâyet sahibi büyük zatların) icmâkârâne (fikir birliği ederek) tevatürlerini (doğruluğu kesin olarak ispatlanan haberin aktarılmasını) 
tazammun eden (içine alan) bir kuvvetle, 
bütün hayatında bütün kuvvetiyle vahdâniyeti (Allah’ın CC birliğini) gösterip ilân etmiş ve 
âlem-i İslâmiyet (İslâm Dünyası) gibi geniş, parlak, nuranî bir pencereyi marifetullaha (Allah’ı tanıma ve bilmeye) açmıştır.

İmam-ı Gazâlî (Eş'arî kelâmcısı ve Şâfiî fakihi (şafi âlimi). Nakşibendî silsilesinin önemli sûfîlerinden (âhiret saadetinin ibadetle kazanılacağına inanarak kendisini ibadete veren samimi dindarlardan) biridir. 
Endülüslü Mâlikî (fakihlerinin önde gelenlerinden, muhaddis), 
İmam-ı Rabbânî (İmam-ı Ahmed Rabbani
hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve âlim. Ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslam'ın bekçisi, müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin (Mürşid-i kâmil yani âlim ve evliya olan zatların) yirmi üçüncüsüdür. 1563 yılında Hindistan'ın Serhend-Sihrind şehrinde doğdu), 
Muhyiddin-i Arabî (Şeyhü'l Ekber olarak da anılan bir kişidir. Ünlü bir İslam düşünürü, yazar, şair ve mutasavvıftır.), 
Abdülkadir-i Geylânî (Evliyaların sultanı olarak anılan Abdülkadir Geylani soyu Hz. Ali'ye kadar uzanan, daha yaşarken sahibi olduğu maneviyat ile din büyüklerinden biri sayılan, birçok kişiye yol gösteren oldukça önemli evliyalardan biridir.) 
gibi milyonlar muhakkıkîn-i asfiya (Hz. Peygamberin çizgisinde yaşayan ve hakikatleri delilleriyle bilen ilim ve takvâ sahibi büyük zatlar) ve sıddıkîn (daima doğruluk üzere ve Allah’a ve peygambere sadakatte en ileride olanlar) o pencereden bakıyorlar, başkalarına da gösteriyorlar.
Acaba böyle bir pencereyi kapatacak bir perde var mı? Ve onu itham edip (suçlayıp) bu pencereden bakmayanın aklı var mı? Haydi, sen söyle. (Sözler 938-939)
                                                                                                                                     
On Beşinci Şuâ / El-Hüccetü'z-Zehra / Birinci Makam / Üçüncü Kısmı / İkinci İşaret’inde:

Risale-i Nur, Şualar Peygamberimizin vazifesinin ne olduğunu, Üstadımız Said Nursi ra. bakın yapmış olduğu evradı ile nasıl bizlere sunmaktadır.

Benim virdimde (devamlı yapılan zikir) her vakit tefekkürle (etraflıca ve derinlemesine düşünmeyle) baktığım yirmiden ziyade şehadetlere (tanıklıklara) işaret eden:
‎مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلاَمِينُ بِشَهَادَةِ ظُهُورِهِ دَفْعَةً مَعَ اُمِّيَّتِهِ بِاَكْمَلِ دِينٍ وَاِسْلاَمِيَّةٍ وَشَرِيعَةٍ وَبِاَقْوٰى اِيمَانٍ وَاِعْتِقَادٍ وَعِبَادَةٍ وَبِاَعْلٰى دَعْوَةٍ وَمُنَاجَاةٍ وَدَعَوَاتٍ وَبِاَعَمِّ تَبْلِيغٍ وَاَتَمِّ مَتَانَةٍ خَارِقَاتٍ مُثْمِرَاتٍ لاَمِثْلَ لَهَا      
“Muhammedün Resulullah. Sadıgul vadül emin. Bi şehadeti zuhurihi def’aten mea ümmiyyetihi bi ekmeli dini ve islâmiyyetin ve şeriatin ve bi akvayi imanin ve i’tikadin ve ibadetin ve bi a’layi da’vatin münacaatin ve deavâtin ve bi amme tebliğın ve etemmi metanetin harikâtın musmiretin la misle leha.”2
2- Ümmîliğiyle beraber en ekmel bir din ve İslâmiyet ve şeriatla ve 
en kavî (kuvvetli) bir iman ve itikad (inanç) ve ibadetle ve 
en yüksek bir dâvet ve münacat ve duâ ile ve 
en eamm (geniş anlamlı) bir tebliğ ve misli görülmemiş harika ve müsmir (tesirli), 
en etemm (mükemmel) bir metanetle def'aten zuhurunun (aniden görünmesinin) şehadetiyle (tanıklığıyla), 
Muhammed Allah'ın resulüdür ve 
Sâdıku'l-Va'di'l-Emîndir (Vadinde sadık ve emin olan Muhammed asm.  Allah’ın Rasulüdür).

Kısa bir nevi tercümesi ve meâli (anlamı), yani Muhammed'in asm. risaletine 
(peygamberliğine) şehadet eden (şahitlik yapan),

Birincisi: On bir hâlâtından (durumlarından) çıkan bir hüccet-i risalettir (peygamberlik delilidir). 
Evet, okumak yazmak öğrenmediği ve ümmî (okuma yazma bilmeyen) olduğu halde, 
on dört asrın ukalâsını (akıllılarını), 
feylesoflarını (felsefecilerini) hayrette bırakan ve 
edyân-ı semâviyede (vahiyle gelen semavi dinlerden) birinciliği kazanan bir din ile 
birden, tecrübesiz, def'aten (birden bire) meydana çıkması 
emsal (benzer) kabul etmez bir hâlet (durum) olduğu gibi, 
sözlerinden, fiillerinden, hallerinden çıkan İslâmiyet 
her zamanda üç yüz elli milyon insanın ruhlarına, 
nefislerine, 
akıllarına terbiyekârâne (terbiye ederek) ders vermesi ve 
mânevî terakkiyata (yükselmeye) sevk etmesi, 
emsalsiz bir hâlettir (benzersiz bir durumdur).
Devam ediyor. 
 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.