Irkların hikmeti ve varlığı konusunda kafası karışık olanlara, Alaaddin Başar'ın yazıları önemli bir rehber olabilir. "Ruhun Irkı Yoktur" başlıklı yazısında Başar, ırkçılığın ve kavmiyetçiliğin ruhsal ve toplumsal boyutlarını ele alıyor. Bu yazının içeriği, ırkçılığın ne kadar tehlikeli olduğunu ve bu ideolojinin imtihan boyutunu derinlemesine anlamaya yardımcı olabilir.
Ruh, beden ülkesinde geçici bir misafir olarak kabul edilir. İnsan, ana rahminde ilk dört aylık dönemde bitki hayatına benzer bir yaşam sürer. Irk, sadece bu dünya için geçerli bir kavramdır ve ruhun ırkı yoktur. Beden, ruhun geçici elbisesidir ve ruh, ırk veya etnik kökenden bağımsız olarak var olur. Başar, ruhun ırkının olmaması gerektiğini ve bedenin sadece ruhun bir kıyafeti olduğunu vurgular. Dolayısıyla, ırk ve etnik kimlik üzerinden yapılan ayrımlar, ruhsal varlığımızın özünü yansıtmaz.
Dünya, âhiretin tarlasıdır ve burada yaşanan her olay, âhiretteki durumumuzu etkiler. Irk meselesi de bu imtihanlardan biridir. Kur’an-ı Kerim, kavmiyetçiliğin ve ırkçılığın bir fitne olduğunu belirtir. Talut ve Calut örneğinde olduğu gibi, farklı yaratılışların imtihan yönleri vardır. Irkçılık, insanları Allah için sevmekten mahrum bırakır ve kalp âlemini kirletir. Başar’ın yazısında, bu tür ideolojilerin ruhsal ve toplumsal etkileri detaylı bir şekilde ele alınır.
İslam, üstünlüğün sadece takva ile mümkün olduğunu vurgular. Mahşerde, her peygamberin ümmeti etrafında toplanacağı gün, sancağın altında her milletten ve ırktan insanlar bulunacaktır. Bu, ırkçılığın ve kavmiyetçiliğin geçersiz olduğunu gösterir. Başar, ruhsal olarak temizlenmenin ve ırkçılığın etkilerinden kaçınmanın önemini belirtir. İslam’da, üstünlük sadece Allah’a olan bağlılık ve takva ile sağlanır.
Alaaddin Başar’ın yazısında, ırkçılığın bir dava olmaktan uzak olduğu vurgulanır. Resûlullah Efendimiz (a.s.m.)’in Vedâ Hutbesi'nde ırkçılığın yasak olduğu ve üstünlüğün sadece takva ile olabileceği açıkça ifade edilmiştir. Hutbede, “Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız” denilerek, ırk ayrımının geçersiz olduğu belirtilir. Bu hutbe, ırkçılığın İslam’daki yerini net bir şekilde ortaya koyar ve tüm Müslümanlar için temel bir öğretidir.
Sonuç olarak, Alaaddin Başar’ın yazısı, ırkçılığın ve kavmiyetçiliğin ruhsal ve toplumsal etkilerini derinlemesine ele alır. Irkçılığın, İslam’ın temel prensiplerine ve ruhsal temizliğe zarar verdiğini vurgular. Bu yazı, ırkçılığın tehlikelerini anlamak ve bu ideolojinin etkilerinden kaçınmak isteyenler için önemli bir kaynak niteliğindedir.