MEHMET NURI YARDIM

Tarih: 08.06.2023 00:12

SON DEMOKRATLAR

Facebook Twitter Linked-in

 Geçmişimizi iyi bilmek ve ibret almak mecburiyetindeyiz. Zira mazisini yitiren cemiyet, hafızasını yitirmiş insan gibidir. Beyinde her şey sıfırlanır. 14 Mayıs 1950 tarihinde Türkiye’ye Demokrasiyi taşıyan yiğit liderimizdir Başvekil Adnan Menderes. Ve ilk hayırlı icraatı, senelerce yasaklanan Ezan-ı Muhammedî’yi aslına çevirmek. Yaşı ileri olan büyüklerime o günü sorduğumda gözleri nemleniyor. Halkın “Allahü Ekber” sedasını duyunca bayram ettiğini, gözyaşları içinde şükür namazı kıldığını ve coşkuyla kurban kestiğini anlatıyor.
Aziz dostum Mustafa Armağan’ın hazırladığı Son Demokratlar kitabını büyük bir heyecanla ama çoğu zaman hüzünlü bir ruh hâliyle okudum. Türkiye Hukuk Platformu tarafından kültür dünyamıza ve siyaset âlemine kazandırılan eserin yayın koordinatörü Harun Çelik. Kapağı Menderes’in mütebessim bir fotoğrafı kaplıyor. Yanında Fuat Köprülü ve diğer dava arkadaşları görülüyor.
Ahmet Akcan’ın ilk yazısından sonra Mustafa Armağan’ın Sunuş’unu okuyoruz. Armağan, yakın tarihimizi en iyi bilen ve bu konuda yetkinlikle eser veren kıymetli bir tarihçimiz. Yazısında kitabın hikâyesini anlatırken 2010 yılında gönüllü arkadaşlarıyla yola çıkıldığını “Türkçe Ezan ve Menderes” adlı sözlü tarih çalışmasını yaparken birçok ilginç hadise ile karşılaştıklarını söylüyor. “Son Demokratlar” fikrinin tohumu o günlerde atılıyor. “Bu ülkede sözlü tarihin kıymeti bir gün anlaşıldığında bu tür çalışmaların hakiki karşılığını bulacağına inanıyoruz.” diyen Armağan, “Şaibeli ve ayıplı 1946 genel seçimleri”nden başlatıyor çalışmayı. Tek Parti devrinin hüküm sürdüğü yıllardan Demirkırat Zaferi’ne kadar ilerliyoruz.
Eserde, Demokrat Parti devrindeki muazzam kalkınmaya işaret edilirken Menderes’in bir yerde söylediği, “Bizim suçumuz millete insan olduğunu hatırlatmaktır!”  sözü, bizi kedere sevk ediyor. Menderes’in, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın haksız, insafsız ve vicdansız bir şekilde idam edilişlerinin hicranını ve derin acısını bütün zerrelerimizle hissediyoruz. Bir yanda yapanlar, inşa ve ihya edenler, öbür yanda yıkanlar, karalayanlar, suçlayanlar ve azgın muhalefet edenler! CHP bildiğimiz gibi. Hiç değişmedi, değişmeyecek! Milletimiz boşuna 73 yıldır onu muhalefete mahkûm etmedi. Parti, yaptığı kötülüklerin cezasını çekiyor, çekecek. Yassıada’nın vebalini üstünde taşıyan bu partinin, kalkıp “helalleşme” teranelerinde bulunması, kimseyi ikna etmiyor.
Armağan’a kulak verelim: “Şüphesiz ki ‘Demirkıratlar’ demokrasimizi de, ülkemizi de, insanımızı da, ezanımızı da, ekonomimizi de imar ve ihya eden parlak bir nesildi. Şekersiz, ekmeksiz, yağsız, yolsuz, okulsuz, elektriksiz, çimentosuz ve ezansız fakir bir ülkenin olanca yükünü omuzlayıp değiştirmeye koyuldular ve en önemlisi, insanımıza hava kadar ihtiyaç duyduğu bir umudu aşıladılar. Devlet milletin gözünde jandarma dipçiği ve tahsildar kaleminden ibaret olmaktan çıktı. Asık suratlı politikacı tipini büsbütün değiştirdiler. Güler yüzlü bir devlet figürü getirmeyi başardılar.”
Bütün darbeler kötüdür ve lanetlenmelidir. Yazarımız da buna işaret ediyor: “Demokrasimizin bütün kanlı ve kansız darbe ve müdahalelere rağmen ayakta kalma savaşı verdiği ve 15 Temmuz şahlanışıyla rüştünü ispatladığı şu kritik safhada hürriyet mücadelesinin ilk güçlü ateşinin yakıldığı o altın devri hatırlayan son şahitlere, kitapta formülleştirdiği şekliyle Son Demokratlar’a kulak vermenin önemi açıktır.”
Şahitliklere geçiyoruz. Birinci bölümde “siyasetçiler” var. Ali Naili Erdem, Ali Şevki Erek, Burhan Apaydın, Esat Kıratlıoğlu, Nahit Menteşe, Rasim Cinisli, İsmail Kahraman vd. DP’den önce Türkiye’de halkın ‘dininin değiştirilmeye kalkışıldığına” dikkat çeken Cinisli: “Domokrat Parti hiçbir şey yapmamış olsa bile vatandaşı teb’alıktan vatandaşlığa yükseltmiştir.” diyor. İlim ve fikir adamlarımız da tanıklık ediyor: Cevat Akşit, Hayrettin Karaman, Necmettin Nursaçan, Turan Yazgan. “Sıradan İnsanlarımız” ve mağdurların ailelerinin anlattıkları o kadar değerli ki… Aydın Menderes, “Babamla millet aynı dili konuşuyordu.” diyor. Son kısımda “Yazarlar”ı diniyoruz. Merhum Mehmet Barlas’a göre, “Demokrat Parti döneminde Türkiye şeffaflaştı.” Mehmet Kısakürek, babası üstad Necip Fazıl’dan destansı bir hatırayı paylaşıyor. Necmeddin Şahiner, Rasim Özdenören, Gürbüz Azak ve Avni Özgürel yaşadıkları hakikatleri cesaretle haykırıyorlar. Fotoğraflar ve belgeler, eserin sonunda. 15 Temmuz Destanı’ndan sonra o muhterem hanımefendinin asil seslenişi kulaklarımdan hiç gitmedi: “Dedem Menderes’e ağladı, babam Özal’a. Ben Erdoğan için ağlamayacağım!” Son Demokratlar olağanüstü hakikatli bir eser. Herkesin, bilhassa hukuk eğitimi alan bütün gençlerimizin okumasını dilerim. 
(Milat Gazetesi, 7 Haziran 2023)

ABDURRAHİM KARAKOÇ VE CAHİT ZARİFOĞLU’NA RAHMET NİYAZIYLA…
Onlar fani dünyayı yıllar önce terk edip büyük davete uydular. Bugün Hakk’a yürüyüşlerinin yıldönümü. Aziz şairlerimiz Abdurrahim Karakoç (7 Haziran 2012) ve Cahit Zarifoğlu'nu (7 Haziran 1987) rahmetle anıyoruz. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun inşallah. Kendileri gitti, şiirleri kaldı yadigâr!

PEYAMİ SAFA’DAN ÖNEMLİ BİR HAKİKAT:
“Halkın ruhu sadedir, fakat basit değildir. ‘Bir ben var, ben’de benden içeru’ diyen Yûnus dört parça sade kelime ile en çapraşık ve derin, en mistik ve ifadesi güç ruh hâllerinden birini, bir mısrada söyleyivermiştir. Halk şairi en samimi ve dik sözlerinde bile sırnaşık, basit ve laubali olmaktan kaçar: Asil’dir.”
(Yedigün, 17 Haziran 1936)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —