Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    9078,43%-1,59
  • DOLAR

    38,46% -0,07
  • EURO

    43,84% -0,08
  • GRAM ALTIN

    4076,93% -0,68
  • Ç. ALTIN

    6629,81% 0,33

ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN


SOYLU’YA SALDIRILARA BİR DE BÖYLE BAKALIM!

Malumunuz son üç dört yıldır bir önceki dönem İç İşleri Bakanı İstanbul Milletvekili Süleyman SOYLU’ya karşı sürdürülen sistematik ve orantısız bir saldırı ve itibar suikasti var. Pek çoğu belge ve tanık ifadeleri ile bertaraf edilmiş olsa da bu saldırıların hem Sn. Soylu hem sevenleri üzerinde muhakkak ki psikolojik olarak bir karşılığı da var. Olagelenlerin bir nedeni de bu yıldırma gayreti belkide…


Aslında Sn.SOYLU’ya saldırılara şöyle bakmak lazım;

Bu ülkede Menderes ‘e hırsız dediler. Zimmetine para geçirmekle, ihanetle suçladılar. Ezanı aslına çevirirseniz bu son icraatiniz olabilir dediler… Devletin altınlarını alıp kaçacağını söyleyip astılar! Herşey bittikten sonra  yanıldıklarını söyleyip kalemlerindeki , ellerindeki , dillerindeki kanı yıkayıp arındılar(?)

Taki karşılarına ÖZAL çıkana kadar. Özal’ı hanedanlık kurmakla suçladılar, çaldı çırptı dediler… Hop oturup hop kalktılar, indireceğiz, yargılayacağız dediler. Ölümü bu gün bile bir sis perdesi…

İstikrarsız ve mutsuz bir dönemin ardından Nejmettin ERBAKAN ile hedeflerini belirlemeye çalışan Türkiye’yi Necmettin Erbakan’ı eroin kaçakçılığı ile hırsızlıkla suçlayarak durdurmaya çalıştılar. Somut hiç bir delil yok iftiracı çoktu! 28 Şubatta bir konsomatris’i alıp başını bağlayıp üstüne cübbe , kafasına sarık geçirdikleri bir adamın önüne attılar, günlerce program program gezdirip ağlattılar, bu arada ülkeyi soyup, hazineyi boşalttılar, iltica adında bir canavar uydurup kendi değerlerimizle savaştırttılar. ilticayı hortlattı deyip 28 Şubat sürecini hazırladılar,  bir e muhtıra ile  Erbakandan’ı ekarte ettiler!  

Sonra malum Erdoğan! Basınla, askerle, Geziyle, Kobani  olaylarıyla, 17/25 Aralıkla, 15 Temmuzla, ekonomik saltolar, türlü türlü kumpaslarla  yolunu kesmeye çalıştılar. Bu günlerde saraçhanede yolsuzluklarını örtmek, haksız bir iktidar kazanma gayreti ile tetikçiliğini yaptıkları gösteriler de bu minvalde devam eden demokrasiyi ve halkın iradesini baypass etme çalışmaları. Halkın seçimlerinden duyulan rahatsızlık… Apaçık bir hazımsızlık!

Velhasılı kelâm bu memlekette vatanını sevmek, değerlerine bağlı olmak, iyi bir şeyler yapmak, çok çalışmak, üretmek, ülkeni kalkındırmaya gayret etmek suçtu hep!

Demokrasi ve cumhuriyet dedikleri şey 1923 ‘de ilan edilen, 1946’ya kadar halkın iradesini yok sayan, 1946’da yapılan ilk seçimde açık oy gizli tasnif ile iradelere ipotek koyan, 1950’de yapılan  ilk gerçek seçimin sonucunu kabullenmeyip galibini asan bir sanrıdan ötesi değildi bu günlere kadar.

Bu nedenle halk iradesinin tecelli ettiği tüm siyasi  figürleri ama darbe ile ama daha tehlikeli kumpaslar ile saf dışı bırakmıştı üstünlerin rejimi!

Üç beş ezberle Türkiyeyi yerinde saydıran, yemesinde, içmesinde, eğlenmesinde, gezmesinde, keyfinde olan , gemisini lafla yürüten bir muktedirler ordusu vardı bu memlekette. Halen varlar. Para onlardadır, yazarlar, çizerler, sanatçılar onların emrinde… Kirası ödenmiş gazetelerin satın alınmış gazetecileri köşelerinde onları güzellerler. Onlar ne zaman istese  ve kimi işaret etse o kişinin sözde bir sürü gizlisi saklısı saçılır köşelerinde! Manşetler atılır, tezgahlar kurulur, dar ağaçları hazırlanır… İpe adamlar gönderirler. İstediklerini yollarından izlerinden döndürür, kimilerini de canlarından ederler.  

Demokrasi uyanışı Erdoğan’la başlamışsa da onlar yine varlar. Millet kendi gibi olanı , aynı değerleri paylaşanı teslim etmekten yoruldu artık. Darbelere aman vermemek, iradesini teslim etmemek, istikbalini tayin etmek için canını tankların , silahların önüne bile atmaya hazır.15 Temmuz bu bıkmışlığın ve isyanın teyitli idi.  O nedenle artık ne askerle ne bugün yapmaya çalıştıkları sivil kalkışmalarla ön alamıyorlar!

Ancak bu gün de; daha önce kullandıklarına benzer sivil / siyasi senaryolar aynı ekipmanlarla  bir başkasının üzerine oynuyorlar…Bu karanlık yapı bu kez Sn.Süleyman SOYLU için devrede… Bakanlığı süresince uykuyu, dinlenceyi , eğlenceyi, huzuru unutan , sel afetlerinde , deprem afetlerinde afet bölgesinin sakini olup aylarca oralarda yatıp kalkan , mazluma, mağdura omuz verirken, pkk’nın, fetönün korkulu rüyası olan, şehit aileleri için  aile ferdi olan,  narkotik suçlularla, mafyayla amansız bir mücadeleye giren bir bakanın yaptıklarını itibarsızlaştırarak; bulaştıkları demeyeceğim çünkü onların ki bulaşmak değil, bizzat yaşayıp yaşattıkları kirli işlerini yolsuzluklarını, kumpaslarını, hırsızlıklarını  perdelemeye çalışıyorlar. Türkiye’de gazeteci bulamadıkları bir döneme gelmiş olacakki bu kez Kıbrıs’ta asılsız haberler yaptırıyorlar.

Bir dönem canı yanmış bütün yapıları vizyonundan , yeteneklerinden korktukları adamı bertaraf etmek için aparat olarak kullanıyorlar. Türkiye’de eskinin muktediri, şimdinin tiyatrocuları olan güruh hiç bir zaman değişmiyor. Her dem demokrasiyi baypas edecek bir kumpas yada  algı peşinde  koşuyorlar. Soylu onların ciladıkları adamın cilalarını söken, yüzündeki  özenle profesyonel ellerle hazırlanmış maskeyi düşüren adam.

Tek nedenleri bu da değil elbet. Bu dillendirilsin dillendirilmesin; bu organize kötülük cephesi Sn. SOYLU’yu cilaladıkları bu yada bir başka aday karşısında muhtemel rakip olarak da görüyor. Hem de bunca algı çalışmasına, yalan ve iftiraya rağmen halkta büyük bir karşılığı olan bir rakip. Rakiple mücadeleye girmek onu en başta saf dışı bırakmaktan çok daha tehlikeli onlar için. Bu nedenle kurtulmak istiyorlar ondan.

Tipik bir fetö taktiğidir, büyük  bir yalanı bir kaç doğru ile beslemek. Periyodik aralıklarla yapılan operasyonların bir kaç paydaşına yalan yanlış ifade verdirip ifadeyi gerçeklerle süslüyor sahihlik algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Hikayelerindeki olurluk hissiyatını yükseltmek için işin içine başka başka isimleri dahil edip senaryoyu dallandırıp budaklandırıyorlar.  Kıbrıs özelinde haberi yapan gazetenin Amerika tarafından fonlandığı  gazetenin sahibinin basına düşen bir videosundan anlaşıldı. Hiç şaşmaz; gerçeklerin bir şekilde ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

Bütün bunları aklı selim olarak düşününce çok çalışana,  değer üretene, önü başka suretle kesilemeyen her unutulmaz lidere yaptıkları gibi yaptıklarını itibarsızlaştırmaya, yapmadıkları konusunda iftira atmaya kalkıştıklarını anlayabiliyoruz. Basabilecekleri tüm düğmelere basarak ilerlemeye çalışıyorlar. Bu kez idmanlıyız; kim olduklarını, niyetlerini , cibiliyetini biliyoruz!

Geçtiğimiz haftalarda Sn. SOYLU ‘yla ilgili yazdığım yazılar nedeni ile bazı dijital zorbaların hedefi oldum ve tacizlerine maruz kaldım. Bu yazıyı da hemen bu saldırıların ardından kaleme almaya başladım. Evet Sn. SOYLU ile iligili sıkça yazıyorum çünkü orantısız, yersiz ve haksız ve üstelik periyodik aralıklarla sistemik bir saldırı altında. Masumiyetine inandığım ve güvendiğim, kişiliğinin yansımalarına çok kez tanık olduğum kim benzer durumda olsa gerçekleri yada kimisinin görmekte zorlandığı bu profesyonel algı çalışmasını dilim döndüğünce anlatmaya çalışırım. Yani sonuç olarak on değil yüz kişi bu konuda önümü kesmeye çalışsa inandıklarımı yazmayı sürdüreceğim.

Son üç cümlem onlar için;

Ağababalarınızın kim olduğunu biliyoruz. Nereden gelirseniz gelin , kaç kişi ile yürürseniz yürüyün algınıza, darbenize, dezenformasyonunuza geçit vermeyeceğiz. Demokrasi dışı tüm söylemlerinizi ve tacizlerinizi de külahıma havale ediyorum!

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.