Örneğin 17 Nisan 2021 sayılı Resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma kanununa göre Belediyelerin çalıştırdığı (şirketler vasıtası ile çalıştırılan işçiler dahil ) kamu işçilerini işe alırken gerekli soruşturma ve araştırmanın da yapılması gerektiği halde bu soruşturmaların yapılmadığı tespit edildi. Yasa metninde neyin ne şekilde araştırılacağı ve soruşturulacağı ile kimlerin işe alınabileceği, kimlerin alınamayacağı açıktı. Buna rağmen personel alımlarında sadece adli sicil kaydı ile yetinilmişti. Bir kısım personelde bu evrak bile eksikti. Terörle ilişikliler tespit edildikçe İBB’nce ( Başkan İmamoğlu tarafından) apar topar iş aktinin sonlandırılması işlemleri başlatıldı. Hatta işten atımlar üzerine İBB bahçesinde eylemler gerçekleştirildi. İşten çıkartılanların sayısı 120 ‘yi bulmuştu. Kalanlar için hazırlanan raporlar yargıya intikal ettirildi.
Eş zamanlı başlatılan DİAYDER isimli dernek üzerinde ölen pkk’lıların ailelerine ulaştırılan yardımlara ve pkk terör örgütüne kaynak aktarımına ilişkin soruşturmalar da yargı sürecinde devam etti. Ancak yargının ve mülkiye müfettişlerinin yaptığı soruşturmaların tespitleri ile sabit olan terör bağlantıları ve terör iltisaklı personel gerçeği CHP ve İBB Başkanınca kamuoyuna sulandırılarak sunuldu. Ciddiyet ve vehamet arz eden bağlantılar yapılan algı ile yok gösterildi.
Devlet aklı belli ki tüm bağlantıları, tüm ağları ayrıntıları ile ortaya çıkarmak, aceleye getirmeden ulaşabileceği tüm kollara ulaşmak istiyordu. İç İşleri Bakanlığınca yürütülen ve 120 terör yapısı bağlantıları olan personelin iş aktinin sonlandırılması ile devam eden, sonrasında ise ağır ilerleyen süreç, karşı tarafta bulunan yapı tarafından algı unsuru olarak kullanıldı. Süreç içerisinde tespitler ve iş akti fesihleri yokmuş gibi gösterildi. Yine İstanbulluların kişisel verilerinin kopyalanıp belediye dışına çıkartılması ile ilgili soruşturma da Sn. Süleyman SOYLU tarafından başlatılmıştı. Dolayısı ile bu gün alınan sonuçlar o gün yapılan ilk incelemelere ve soruşturmalara dayanmaktadır. İşte bu nedenle soruşturmalar ve yargı süreci hızlandığından beri CHP Genel başkanının yeni hedefi Sn. Süleyman SOYLU olmuştur. Ancak inceleme ve yargı sürecinin seyri ile ilgili kasıtlı bir dezenformasyon yayılmaya çalışılmaktadır. Bu çabanın bir nedeni sürecin başlangıcında Sn. SOYLU’nun azimle bu konunun üzerine gitmesi olduğu gibi diğer nedeni ayrı ayrı gibi görünen iki sürecin arasında bağlantı kurulamamasını ve sonuçsuz gibi algı yaratılan sürecin Sn.SOYLU döneminde yürütülen kısmının bu günkü kısmına asılsızlık yönünde karine teşkil etmesini sağlamaktır. Bu dezenformasyonun bir kitle üzerinde başarı sağlamasında sürecin başından beri yaşananlar hususunda kamuoyunun Sn. SOYLU dışında hiç kimse tarafından bilgilendirilmemesinin ve Sn. SOYLU’nun sürecin dışında bırakılmasının, yeterince desteklenmemesinin payı bulunmaktadır.
Sn. SOYLU kendisine yapılan ısrarlı saldırılar karşısında sosyal medya üzerinden Sn.ÖZER’e yedi soru yöneltmiş, bu soruları bilgi ve belge ile derinleştirerek açıklamıştır. Henüz cevaplanmayan bu yedi soru ve değerlendirilmeyen yedi cevap konusunda CHP cephesinin ne yorum yapacağı merak konusudur. Konunun takipçileri olarak cevapları merakla bekliyoruz.
Sonuç olarak geldiğimiz noktada devletin kimi zaman hırsızının uğursuzunun ipini salıp önünü yemlediğini ve beklediğini, derin izlemeye girdiğini görüyoruz.
Yaşanan son olaylardan itirafçıların ifadeleri kapsamında soruşturmanın derinleştiğini ve yayıldığını anlıyoruz. Ancak anlaşılan o ki Özgür bey ayaklandırdığı ve kandırdığı kitlenin direnişini diri tutabilmek için basına bile yansıyan ifadeleri, belge ve kanıtları Sn. SOYLU’ya yönelttiğine benzer saldırı ve iftiraları ile örtmeye çalışmaktadır. İddialar manipüle edilemeyecek kadar ciddi iddialardır. Gençlerimizin, çocuklarımızın temiz bir geleceğe adım atabilmeleri için sürecin suhuletle takip edilmesi gerekmektedir.
Rabbim algı ile yol almaya çalışanları aklı selim olmaya , milletinizi de selamete sevk etsin.
