Suriye zaferi gösterdi ki Müslümanlar birleştiğinde, Amerika ve Rusya gibi zahiren büyük devletler karşı olsa da, hatta terörist ilan edilmelerine rağmen bir araya gelerek İslam kardeşliği sancağı altında büyük zaferlere imza atabiliyor. 14 yıldır Suriye’de çok ciddi bedeller ödendi; nice zulümlere maruz kaldılar. Ancak İslam kardeşliği sancağı altında birleşmekten başka çare bulamayınca bir araya gelip bu zulümlerin önüne geçebildiler. Zaman gösterdi ki toplu atınca yürekler, düşman bizi sindiremiyor.
Suriye zaferi sonrasında, her ne kadar bir kesim bu zaferin İsrail ve Amerika’nın zaferi olduğunu göstermeye çalışsa da, 65 yıldır süren bir zulüm düzeni yıkıldı. Biz diyoruz ki, biraz sabredelim. Eğer Batı’dan yana tavır takınıp kendi değerlerini göz ardı ederlerse, onların yıkılmalarını bekler ve karşılarında yer alırız. Ancak samimi bir düzen kurup halkına ve İslam’a hizmet ederlerse, onları kardeş kabul edip bağrımıza basarız. Lakin 200 yıldır Batı çizmesi altında ezilmiş bir Müslüman toplum, zaferler kazansa da, içindeki aşağılık kompleksleri bu zaferlere inanmayı engelliyor. Bu durum, psiko-sosyal bir hastalıktır.
Filistin’e Dikkat Çekilmeli
Gelelim Filistin’e... Filistin savaşı en kızgın haliyle devam ediyor. Oradaki Müslüman kardeşlerimizin etlerini köpeklere yedirmeye, tecavüz etmeye, işgal etmeye ve Mescid-i Aksa’ya pis çizmeleriyle girmeye devam ediyorlar. Dikkatler Suriye’ye çevrilmişken, zalim ve katil Netanyahu ilerlemeye ve Filistin’i karış karış işgal etmeye devam ediyor. Suriye zaferi Filistin’i gölgelemesin. Gerek sosyal medyada gerekse basın-yayın kuruluşlarında şu anda Suriye’den daha fazla Filistin’e yönelmeliyiz. Sivil toplum kuruluşları ve siyaset kurumu, belli oranda bir zafer kazanan Suriye yerine, Filistin’e dikkat çekmeli ve uluslararası kamuoyunu İsrail’e karşı durmaya çağırmalıdır.
İslam birliği ile, ancak güçten ve savaştan anlayan İsrail’e karşı fiili hareketler yapılmalıdır. Nitekim, 5 İslam devleti İsrail’e karşı en başta dursaydı, bu katliamlar yaşanmayacak ve bunca mazlum bu zulümleri görmeyecekti. Bu yönüyle, şehitlerin, gazilerin, yetimlerin ve öksüzlerin vebali, İslam devletleri yöneticilerinin omuzlarındadır. Sessiz kalanlar, hesap gününde yüzleri kara, cezaları ağır olacaktır.
Filistin’de zulüm devam ediyor. Katliam devam ediyor. Çocuklar öksüz ve yetim, kadınlar tecavüze uğruyor. Katil İsrail, her gün savaş suçu işleyerek yeni hunharlıklar ve katliamlar yapıyor. Müslümanlar sustuğu sürece İsrail’in cesareti artmaya devam edecek. Nitekim İsrail’in cesareti, Müslümanların korkaklığından kaynaklanıyor.
Türkiye’nin Rolü ve Müslümanların Sorumluluğu
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Suriye’de bir devlet yönetimi inşa etmeye destek olurken, diğer taraftan bütün gücüyle Filistin’deki katliamı durdurmaya gayret etmelidir. Unutulmamalıdır ki en büyük zulmü hep gölgede kalanlar görür. Bunun bir örneği de Doğu Türkistan’dır. Gölgede kalması sebebiyle yıllardır zulüm devam ediyor.
“Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz” der Âlemlerin Efendisi Peygamberimiz (s.a.v). Bizim sessizliğimiz ve korkaklığımız, sayısız defadır aynı delikten ısırılmamıza sebep oluyor. Müslüman bir an önce silkelenmeli ve kendine gelmelidir. Yeryüzündeki katliamların durması ve barışın tesis edilmesi, Müslümanların cesaretlerini toplayıp hak yolda mücadele etmelerine bağlıdır. Depremde gördük ki dünyalıklarımız bir titremeyle yerle bir oluyor. Covid-19 salgınında gördük ki bir gramlık bir virüs milyonlarca insanın canını alıyor. Bu zulümler yeryüzünde devam ettikçe ve yeryüzünün halifesi olan Müslümanlar cesaretsizlikle devam ettikçe huzur gelmeyecektir. Dünya, kâfirin cennetidir, Müslümanın zindanı. Müslüman, zindandan kurtulup cennetine varmak için sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Korkunun yerini cesaret, havaleciliğin yerini sorumluluk almalı ki bu zalim düzenin yerine adil bir düzen tesis edilebilsin. Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Sebep olan, işleyen gibidir” buyuruyor. Susmakla zulümlerin işlenmesine sebep oluyoruz. Yarın öksüzler, yetimler, şehitler bizi de katillerle bir tutarsa kurtuluşumuz olmaz. Titreyip kendimize gelmeli ve zulüm gören kardeşlerimize dil ile dua, fiil ile yardım etmeliyiz. Müslüman uyanmadan bu zulümler yeryüzünden bitmeyecektir. Bu zulümleri biz bitirmeyeceksek kim bitirecek?