Dönemin İngiliz ve Fransız işgalcileri I. Dünya Savaşı'ndan sonra çekilirken arkalarında kendi düzenlerini devam ettirecek olan Müslüman düşmanı aileleri yönetime getirdiler. Bu azınlıklar ise çevrelerine topladıkları vicdan ve imandan nasibini almamışlarla, halka zulümderek iktidarlarını sürdürdüler.
Suriye, Irak, Ürdün, Arabistan, Mısır dahil olmak üzere islam coğrafyasında Müslümanlara kan kusturan bu diktatörler, zamanla ciddi anlamda İslâmî uyanış ve birlik beraberliklerle güç kaybetmeye başladılar. Bu da gösterdi ki ancak "Müslümanların birliği ile Ümmet huzura ve selamete kavuşabilir."
Yaklaşık 13 yıldır Suriye'de başlamış olan bu savaş, I. Dünya Savaşı'ndan II. Dünya Savaşı'na uzanan, oradan da Esad ailesiyle günümüze kadar devam eden bir zulme karşı haykırıştır. Konuyla alakası olmayan kişiler tarafından yapılan bazı yorumlarda, sanki durup dururken başlamış bir ayaklanma gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa 2000'li yıllara gelindiğinde Beşar Esad zulmünde iki Müslüman bir araya gelip namaz kılamaz hale gelmişti, sohbet edemez hale gelmişti. Aileler öyle bir zulümle karşılaşıyor ki her ailede neredeyse birbirinden şüphe eden baba evlat dahi söz konusu olmuştu.
13 yıl boyunca nice canlar verildi, nice bedeller ödendi... Zalim Esad ve destekçilerine karşı teknik anlamda çok daha zayıf olsa da, muhalifler mücadeleye devam ettiler. En doğru zamanda ve istişare ile alınan karar ile operasyon Kasım sonunda başlatıldı. Suriye'deki muhalifler farklı gruplarda olsa da bir araya gelmeyi başardı. Birlik ve beraberlik ile Esad'a karşı büyük bir operasyon başlattı. Operasyon sonunda Halep başta olmak üzere en önemli şehirler ele geçirildi. Neticede Suriye'nin kalbi olan Şam'a girildi. Şüphesiz bu Allah'ın bir yardımı ve Müslümanların birlik ve beraberliğinde gerçekleşen bir zafer oldu.
Müslümanların Filistin'den den dolayı umutsuzluğa kapılmakta olduğu bir dönemde Suriye zaferi şüphesiz ümmete büyük bir umut oldu. İnşallah bundan sonra Müslümanların birlik ve beraberlikle neleri başarabildiğine bu ümmete gösterip en kısa zamanda Filistin'in Doğu Türkistan'ın ve diğer İslam beldelerinin de zaferine vesile olur.
Diğer taraftan asıl mesele şimdi başlıyor. Cephede muzaffer olup masada kaybetmeye alışık bir ümmetiz. Müslümanların birlik beraberlikle elde ettiği bu zafer aman ha masada hezimete uğramasın. Nice şehidin kanının üzerine bina edilen bu zafer, İslam hükümleri ile hükmeden örnek bir yönetim oluşturmalıdır. Ne İngiliz ne Fransız ne Amerika ne Rusya ne de İran elini Suriye'nin üzerinden çekmeyecektir. Kendi dikta rejimlerini Suriye'deki şehit kanlarının üzerine bina etmelerine asla müsaade edilmemelidir. Nice şehidin kanının olduğu Suriye toprakları İslami bir yönetim ile Müslümanca yönetilmelidir.
Gerek İngiliz gerek Amerika gereksa Rusya öylesine sinsi hareket ediyorlar ki hakkı batıl batılı hak göstermeye çalışabilirler. Suriye toprakları Müslümandır. Suriye'yi Esad diktatörlüğünden kurtaran Müslümanlardır. Suriye topraklarının asıl sahibi içerideki satılmışlar veya dışarıdaki istismarcı devletler değil Müslüman Suriye halkıdır. Nitekim Müslüman Suriye halkı adil bir yönetim kurup azınlıkları da bünyesinde bulundurduğu takdirde huzurlu bir toplum meydana getirecektir. İşte o zaman ödenen bedeller anlam kazanacaktır.
Adnan Kalkan
adnankalkan01@gmail.com