Gelelim Türk tipi solculuğa;
Dünya genelinde uygulamada bölge bölge farklılıklar gösterebiliyor olsa da “sol” akımın genel geçer, en belirgin kuramlarından biri olan anti- emperyalizmi gerçeklemek ve desteklemek şöyle dursun, her fırsatta batı emperyalizminden medet uman, ülkesini batılı devletlere şikayet ederek açıkça bir müdahale beklentisine giren, batının siyasi otoritesinden siyasi güç devşirmeye çalışan ve onlardan umdukları destek ile siyasi ikbal beklentisi içine giren Türk solunun acınası paydaşları sadece tabii oldukları sol ideyi değil Türk Milletinin onurunu da ayaklar altına alarak dünyada örneği olmayan bir “solculuk” türü geliştirmiş oldular. Milliyetçiliğin her türüne karşı olan bir ideolojinin Kürt milliyetçiliğini körüklediğini, her tür etnik , dini , mezhepsel farklılığı nötürlemeye çalışan bir ideolojinin suni ve derinleştirilmek için özel bir çaba harcanan Alevi Sünni farklılığında tarafgir olduğunu, ideolojisi gereği faşizme karşı olması gerekirken küresel faşizmin savunucusu haline geldiğini gördüğümüz Türk Soluna yakışabilecek tek sıfat olsa olsa “satın alınmış solculuk”tur.
Doğası gereği tüm sosyal olgulara olumlu yönde müdahalesi beklenen sol Türkiye’de etkin olduğu hiç bir dönemde sosyal politikalar ile gündemde olamamış toplum hayatını olumlu yönde geliştirememiştir. Bunun yanı sıra “ sol akımdan olmayı” “her şeye karşı olmak” olarak algılayan statükocu etkin bir yapı nedeniyle Türk solu asla ilerleten, ivme kazandıran, geliştiren, iyiye güzele eviren olmamış, yeni olan , yapılmaya çalışılan her şeyin karşısında konumlanıp, neredeyse tamamına karşı yargı yolu yada kamu oyu oluşturma aparatlarını kullanmıştır. Örnekler gerçekten trajikomiktir. Yargı yolu ile yada toplumsal bir hareketlilik sağlanarak durdurulmaya çalışılan Boğaz köprüsü inşaası, Devrim arabası projesi, 3. Havalimanı inşaası, Yerli otomobil, kanal İstanbul, yerli insansız hava araçları ve onlarcası gibi projelerdir.
Olayın bir de faşizan eylemlere imza atan , toplu katliamlar yapan terör yapılanmalarından faydalanmak umuduyla faşizmin, etnik milliyetçiliğin ve terör eylemlerinin takdîs edilmesi ve ideolojilerinin zıddı bu yapılanmaları ve eylemlerini destekleme boyutu var ki en bıçkın siyaset bilimcinin bile kavramsal açıdan bir araya gelmemesi gerekirken üst üste binen, iç içe giren bu yapıları izah etmesine imkan yoktur.
Türk siyasi tarihine şöyle bir dönersek halk iradesini ve siyasi iradeyi hedef alan darbelerin neredeyse tamamına yakınında Türk solunun desteğini görürsünüz.
Güne gelirsek; bu gün sol görüşe sahip dünya genelindeki tüm aktivistler Filistin’e uygulanan vahşete karşı ağız birliği yapmış soykırımı lanetlerken “ Türk tipi satın alınmış solcular” yine ters köşeye yatmış durumdalar. Türkiyede hangi kör idenin taşeronluğunu yaptıkları belli olmayıp, ölüm kusan, 50-60 bin masumun ölümünden sorumlu vatansız bir terör örgütü olan pkk ya dair “terör örgütü” tanımlamasını kullanmakta güçlük çekenler, kendi ülkesinde vatanını savunan Hamas’a terörist deme gafletini gösterecek kadar kendi ideolojilerinin gerçeklerinden uzaklaşmış olduklarını göstermişler ideolojik olarak can çekişme dönemine girmişlerdir.
Bu sancılı anlamsızlık dünya literatürüne “Türk tipi solculuk” olarak geçer mi geçmez mi yaşayıp göreceğiz!