Rahmetli Annemi Buca yeni mezarlığına ziyarete gittim. Dönüşte Buca eski mezarlıkta şehit kabri olan Ülkücü Dava adamı SAFFET ÇELİK abimizin kabrine de uğradım. Kabri başında dualarımdan sonra mezar taşına baktım da her şeyi anlatıyordu aslında. Allah C.C. razı olsun, abilerimiz mezarını yaptırmışlar, taşını yenilemişler. Böyle vatan kahramanlarını yad etmek lazım, unutmamak lazım. Allah onlardan razı olsun. Onların bıraktığı yoldan ilerleyeceğiz, al bayrağı hep dik tutacağız, indirtmeyeceğiz, Ezan-ı Muhammediye'yi dindirtmeyeceğiz. Her Ülkücü bir neferdir.
Peki, Saffet Çelik abimiz kimdir, kısaca anlatayım.
Ülkücü Şehit Saffet Çelik Artvinli. İzmir Buca Eğitim Enstitüsünde okuyor, aynı zamanda İzmir Tariş İplik Fabrikasında çalışıyordu. İzmir Ülkücü Gençlik Derneği ikinci başkanlığı görevini yürütüyordu. 14 Haziran 1980 günü Buca Ufuk Mahallesi'nde saat 15:00 sıralarında son durakta belediye otobüsüne binen 6-7 kişilik devrimci solcu militanlar, Ülküdaşlarımız Saffet Çelik ve Nurettin Temiz’e kurşun yağdırmış ve çıkan kargaşadan yararlanarak kaçmışlardır. Ülküdaşlarımız orada şehit olmuşlardır.
Buradan sonrasını da Alper Aksoy çok güzel anlatmış. Ramazan bayramının birinci ve ikinci günü sizin olsun Devlet'lüm, üçüncü günü bana verin, daha doğrusu benim söylediğim yanık türkünün güftesini yazan, bestesini yapan yiğitlere verin. Nasıl olacak bu iş? Anlatayım onu da: İzmir'de bir Saffet Çelik vardı Devlet'lüm... Şehit olduğu gün hanımı hamileydi, Saffetim bağrına basamadı oğlunu. Akrebin kıskacında yüreğini kızıl kurşunlar dağladı, İzmirli ülküdaşları cenaze taşımaktan nasırlaşmış omuzları ile girdiler salına. Saffetim toprağa verildi, sonra onun bedeni çürümeye yüz tuttuğunda bir oğlu dünyaya geldi. Ona da Saffet adı verildi!.. Yengem saçını süpürge etti, büyüttü ikinci Saffetimizi. Meral yengemiz gençti, evlenmeyi düşünebilirdi ama düşünmedi... Geçenlerde iş aramak için bir Saffet Çelik gelmiş Davut Haskırış'in iş yerine... İkisi de birbirini tanımaz... Ama Yusufiye alpereni: -Bre! demiş, benim bir can gönüldaşım vardı, adı, soyadı seninkinin aynısı. Nereden geldin? İş istemenin sırası mı şimdi? Acımı depreştirdin yıllar sonra. Civan yiğidin gözlerinden yaşlar damlamış o an: -Amca demiş, ben işte o Saffet Çelik’in oğluyum!.. Benim de adım Saffet Çelik!.. Davut bir sarılmış o an, bir sarılmış sıcacık... Gözleri bir pınar olmuş, kolları bir kartal kanadı, göğsü bir Ergenekon olmuş, yüreği yanık bir volkan... Dili tutulmuş Davut yiğidin, 'Vay be Saffet’im' dermiş de bir başka şeyi söyleyemezmiş... Saffetler ölmez, vatan bölünmez. Şehitlerimizin ruhuna el fatiha.