En olmaması gereken zamanda belki de toprağa karışıyor körpe bedenler….
En çok yaşamışının dahi yaşayacağı bir tek günü bile elinden almaya hakkı yokken bir insanın bir diğerinden; onlar yaşamaları gereken bir ömrü teslim ediyor bu barbarların saçma sapan hezeyanlarına… Küçücük, henüz bedenleri büyümemiş, çocuk bile olmamış bazısı, genç olmamış, orta çağa ulaşmamış, yaşlanmamış… Ama toprak olmuşlar toprak… Yaşamaları gereken onlarca yıl, onlarca yaş, onlarca gülücük, onlarca mutluluk varken!!!!
Kimi de yaşar görünüyor ama ruhu çoktan çürümüş. Bu gün bir sosyal medya platformunda bir paylaşım gördüm. Oldukça tepki almış bir paylaşım… Dayanamayıp bende yazdım. Böyle çürümüş bir zihne sahip insanlarla aynı dünyada bulunmaktan, aynı havayı teneffüs etmekten , aynı bayrağın altında, aynı toprağın üzerinde olmaktan utanç duyuyorum.
Türk toplumu İslam dini ve ümmet bilinci ile her türlü üstenciliği ve Etnosentrizm’i reddetmiştir. Zaten bu görüş 20. Yüzyılın ilk yıllarında ortaya atılmış gelişen ve dönüşen global dünya ile uyuşmayan ve örtüşmeyen ilkel bir düşünce biçimidir.
İslamiyet her tür ayrımcılığı ve sınıfsal üstünlüğü reddetmiştir. İslama göre üstünlük takvadandır. Allah Kuran-ı Kerim’de “Ey İnsanlar! Biz, sizi tanışıp kaynaşasınız diye bir erkek ve dişiden yarattık ve sonra sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. (Şunu bilin ki), Allah katında en üstün olanınız O’nun emir ve yasaklarına en çok riayet edeninizdir.” buyurmuştur. Peygamber efendimiz de veda hutbesinde “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...” demiştir.
İsrail’in dinsel üstenciliği ve kibiri başlı başına bir kabustur dünyanın üzerine çöken. Dünyadaki en etkin lobileri , ticareti, sermayeyi, ülkelerin insan kaynaklarını ele geçiren, kalanı da satın alan İsrail dünyanın bu kabustan kurtulmasını böyle engellemektedir. Ve bu sermaye / para bir çok insanın ölmeden önce çürümesine de neden olmaktadır.
Bu gün gördüğüm etnik üstenciliğin hedefi ise “Arap” ırkıydı. Bu hem dinsel hem de etnik bir aşağılama türüydü. Dünyayı ayağa kaldıran vahşet için yürüyenlere kızıyordu paylaşımcı. Sözde entellektüel, sözde aydın arkadaş; o kıyımı yaşayan masumlar için “Arap fareleri” tanımını kullanmıştı; bir coğrafyada doğmanın üstünlük kazandırdığı varsayımı ile!!! Empatisi yüksek olması gereken bir işi varken üstelik : Tiyatrocu… Ama belli ki mesleği değil hayatı tiyatro olmuş şahıs, bu kirli belleği ile kimbilir ne roller ne oyunlarda kimlerin zihninde pis tortular bırakmıştır.
Allah toplumumuzu bu tür insanların gölgesinden izinden hasarlarından korusun. Tüm dünya Filistin için ve hatta bu gün Lübnan için de ayaktayken bu ilkel faşizmini fütursuzca toplumun önüne bir cerahat gibi akıtan böylelerinin önündeki halıları önlerinden çekmek bu devletin milletine gönül borcudur.
Yoksa sesinin sözünün dinlenmesine izin verilen her faşist, her pervasız, her densiz; bu milletin mozaik gibi birbirine tutunan millet olma bilincine, Arapıyla , Kürt’üyle, Zazası, Lazı, Gürcüsü, çerkesiyle, etnik kimliği değil çimentomuz olan manevi ve insani değerleri önceleyen anlayışla kurgulamaya çalıştığımız millet bilincine de çomak sokarlar.
Onun için bu sesin bu sözün duyulması için devletin verdiği her tür destek süresiz olarak çekilmelidir ! Devlet Erdemli insanları desteklemelidir!!! Zihni kirli fareleri değil!!!
