Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    9044,64%-7,81
  • DOLAR

    37,64% 0,04
  • EURO

    40,49% -0,51
  • GRAM ALTIN

    3679,50% -0,62
  • Ç. ALTIN

    5959,84% 0,14

ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN


VAKİT BİZİ SİLKELEME VAKTİ!!!

Konuşulması gerekip konuşulmayan çok şey var… Hadi başlayalım o zaman:


Bu gün “BİZİ” silkeleyeceğim birazcık. Hiç kimse kusuruma bakmasın, bizim mahalle öz eleştiriden ve bunu yapanlardan pek haz etmez bilirim ama yanlışı görüp susarsam dost değilim, yanlışı duyup oturan da masum değil şu saatten sonra… Ben “LİSANIMCA” kendime düşeni yapacağım. Ve sadece doğruyu bulmak , kötü gidişe dur diyebilmek umuduyla.

Yerel seçim sonuçları pek çok  kere ve pek çok siyaset bilimci tarafından irdelendi. Herkes kendisine göre bir analiz çıkarttı sonuçlardan. Genel kabul gören ortak sonuçlar ziyadesi ile de konuşuldu. Ancak yine tek ders çıkaran Cumhurbaşkanımız oldu görebildiğimiz kadarı ile. O alışık olduğumuz yalnızlığında gereken yerlere uyarı mesajları vermekten öteye gidemedi o da. Çünkü etrafında mevkisini koruma derdinde yüzlerce insan var ve anlaşıldığı kadarı ile Sn. Cumhurbaşkanımızı gerçeklerden de  izole ediyorlar.

Oysa bir an önce el atılması gereken viraneler var. Görmeliyiz artık bunları. Yanlışı görme , konuşma sorumluluğumuzdan ziyade; düzeltme sorumluluğumuz da var.

Öze dönüş vaktidir!!!!

Kesesini doldurma gayretindeki yanaşmalar...

Cezası kesilmeyen parti içindeki fetocular...

Tabanın içine sinmediği halde hep illede bir yerlerde tutulan Ak Parti prensleri, prensesleri…

Bin potu olup fişi çekilmeyenler…

Ben bilirim, bana birşey olmaz, benim sırtım kalındır/cılar…

Halkın sevgilisi olmuşken kıyıda kenarda tutulan bilge siyasetçiler…

Liyakatsiz atamalar....

İlmek ilmek dokur gibi elde edilen kazanımları bol keseden harcayan, heba eden, kendi bildiğini okuyan kibir abidesi bürokratlar!

Büyükleri uyku uyumazken, küçükleri yan gelip yatan parti-partili zihniyeti!

Mağdur edebiyatını gerçekleyen , başka mecralara kaydırılan , doğru yönetilemeyen ve anlatılamayan bir seçim tekrarı!

Ekonomik ve metal yorgunluk!

Doğal yıpranmışlık!

Muhataplarına gerekleri, gereklilikleri ve kazanımları anlatılamayan  icraatler!

Suskun, pasif replik almadan konuşamayan, adımlamaktan korkan milletvekilleri…

Yükselen hizmet çıtasını karşılayamayan kabine üyeleri…

Yerel seçimde aday belirleme sürecinde araya giren çıkar odakları…

Sonrasında sümen altı edildiği hissi verilen, adalete güveni sarsan yenidoğan çetesi vakası, otel yangını davası gibi bir ucu bize de dokunması muhtemel kangren davalar,

Ekonomik veriler vatandaşın  belini bükmüşken haksız etiketleme ve fiyatlandırma, tedarik zincirinde çevrilen dolaplar ve tekelleşme ile parasını cebinden çekip alan zincir market terörüne karşı uygulanan kısmen ılımlı müeyyideler,

Sonuç  gereksiz ve hakedilmeyen kayıplar!!!

Oysa son  23 yılda yapılanları başka herhangi bir ülke yüzyıllara sığdıramaz.

Bu ülke son 22-23 yılda doksan yıl boyunca sadece anayasa kitapçığında yazan “sosyal devlet“ olma iddiasını gerçekledi.

Sağlıkta, Adalette, eğitimde, hizmette dönüşüm değil devrim yaşadı.

Bundan 22 yıl önce kim torununa bakıp , kim yatalak hastasına bakıp maaş almayı hayal edebilirdi.

Kim çocuğuna kitap alamadığı Türkiye’de, kitapların bedava çocuğuna teslim edileceğini, çocuğunun tablete, bilgisayara kavuşacağını düşünebilirdi?

Kim makineye bağlı hastası için elektrik yardımı, kim çoğul gebelikte bebek yardımı geçirirdi aklının ucundan,

Üniversitedeki çocuğuna verilen bursların kuş yemi kadar olmaktan çıkarılıp neredeyse çocuğun ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye geleceğini,

Sosyal güvencesi olmayanın hastanelerde rehin kalmayacağını, zorla senet sepet imzalatılmayacağını bilebilir miydi kimse,

İğne deliğine giren ambulans helikopterleri,

En ücraya uzanan devlet elini,

Yakıt yardımlarını ,

Sosyal politikaların nefes kesen hızını kim hayal ederdi.

Afetlerdeki devlet refleksinin bu denli hızlanacağını, dünyanın gelişmiş hiç bir ülkesinde olmayan bir devlet desteğini kim öngörürdü,

Pandemide benzeri olmayan kuşatıcılığı, hazır bulunuşluğu,

Ya kadınlar; istihdamın artırılması için yapılan pozitif ayrımcılık, gebelik ödeme ve izin destekleri, şiddeti önleme konusunda Sn.Süleyman SOYLU döneminde yapılan KADES ‘ler , yine kadını ve çocuklarını kucaklayan ŞÖNİM’ler, sevgi evleri, kadın yatırımcılara destekler,

Heyhat bunlar yetmedi ama bize ŞIMARDIK BİZ ;

İstanbul özeline inelim:

İstanbul’da yaşamak 30 yıl önce fecaattı ve İstanbul’u İstanbul yapan isim net olarak belli idi bunda o günleri yaşayan herkes mutabık!

İstanbul o zamanlar nefes alamıyordu.
İstanbul’un muslukları akmıyordu. 
İstanbul kirli idi, 
İstanbul’un çöpleri patlıyordu,
İstanbul kokuyordu,
İstanbul belediye otobüsü minübüs ile taşınıyordu,
İstanbul’un zamanı,
İstanbul’un nefesi, 
İstanbul’un rengi, 
İstanbul’un kokusu dokusu çalınıyordu,
İstanbul bitiyordu.
İstanbul yaşama döndü ama ;
İstanbullu yanlış yöne döndü...
Neden?

Bir sepet meyve düşünün içinde üç beş çürük olan… Araya karışan çürükleri AYIKLAMAMAK hepsinin çürüyüp kokmasına neden olur.

İstanbul’un hizmetten yana fakir , showdan yana zengin PR’ı ve bir üst basamağı hedef alıp kendi işine yüksünen yönetimi bile akıbeti değiştirmeye yetmedi. İstanbul İstanbul’un kirli, yorgun, renksiz, yitik günlerine evrilmeye başladı ancak İstanbullu  İstanbul’a rağmen ısrarla mesajını verdi!!!

Yazık olmasın bunca emeğe. Vakit sonbahar yaprağı gibi rüzgarın önüne düşüp sürüklenme vakti değil,  vakit rüzgarlar estirme vakti. Vakit öze dönme,  sorgulama, gelişme, dönüşme vakti. Olmayanı kesip atma, istenenle yürüme vakti…Vakit ölülerle sürüklenme değil dirilerle dirilme vakti...

Partide değişim bekleyen, arınma ve güçlenme bekleyen millete can suyu olma vakti….

Haydi ;  hayat olun bize, çünkü biz halen yolumuzun yolcusuyuz!!!

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.