Hatırlar mısınız? Bir zaman “Suç işleri bakanlığı” diye böğürüp duruyorlardı; temiz , vizyoner, umut veren devlet adamlarını, siyasileri karalamak için.
Şimdi şöyle bir bakıyorum biri belediyenin başına gelir gelmez üç beş yüz pkk’lıya belediyenin kapılarını açıp işe alıyor…. Anlaşılınca yok efendim “ o bahçelerde çalışıyor, diğeri temizlik işçisi, falancanın adli sicil kaydı temizdi” diye savunma geliştiriyor… Hatırı sayılır miktarda işten atımlar yapıp paçayı kurtarmaya çalışıyor. Olayın üzerinden zaman geçince “hani belediyede terörist vardı” diye algı yapmaya kalkıyor.
Diğeri khk ile devletin bağrından kazınan fetöcülere belediyelerinin kapısını açıp istihdam ediyor. Belediyelerde bu terör yapısına aidiyet duyan kişilerin hangi verileri ele geçirebileceğini ve bunlarla neler yapabileceğini idrak edemiyor. Yada etsede umursamıyor.
Genel başkanları cumhurbaşkanına hakaret eden , milli iradeye saygısızlık edip fikir özgürlüğü kılıfında küfür özgürlüğünü kullanan demokrasi hazımsızı bir figüranı cezaevinde ziyaret ediyor, protokolde yer verip onur konuğu yapıyor.
Sadece bunlar mı bu güne kadar askerinden siviline, gazetecisinden sanatçısına kim hükümete karşı, milli iradeye karşı suç olduğu yargı organlarınca da teyit edilmiş bir fiilde bulunmuşsa hepsine bir şekilde sahip çıkıp taltif edip onurlandırıyorlar bununla da kalmayıp madden manen yükseltmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu bir anlamda suçu, suçluyu kutsamak olsa da onlar için bunun bir önemi olmuyor…. Onlar suçlu da olsa birilerinin onların değirmenine su taşıması ve iktidarın( mevcut hükümetin) karşında olmasını önemsiyorlar.
Suçludan yada suçtan medet ummak… Bize acınası gelen bu eylem acz içinde olan sandık bezgini muhalefetin tek umudu mu oldu acaba?
Ve bu gün…
Aynı mantalite ile izinsiz alınmış ses kaydının ve özel bir görüşmenin yasalar hilafına ve tüm habercilik kuralları ihlal edilerek yayınlanması, kişisel verilerin yayılması gibi suçların ortağı olan gazetecilere hiç bir suçları yokmuş ve tutukluluklarının nedeni muhalif olmalarıymış algısını bizzat yöneterek tutuklu gazetecilere ve ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri iç nizamnamelerine , tüzüklerine ve amirlerinin emirlerine muhalefet ederek disiplinsiz ve itaatsiz davranış sergileyen teğmenlere arka çıkarak tek suçlarının Mustafa Kemal’in Askerleriyiz demek olduğu algısını bizzat yönetip yayarak yine yeniden suç ve suçluyla bütünleşmişlerdir. Son haber nedir; tabiiki ihraç edilen teğmenlerin belediyelerinde istihdam edileceğidir. Bu bir nevi davettir.
Peki şimdi “suç işleri bakanlığı” zırvasını ağızlarına pelesenk eden bu parti için “suç işleri partisi” desek yerinde olmaz mı? Suçu ve suçluyu bunca seven ve destekleyen partiye başka lakap yakışır mı?
Düşünsenize biz ne gerçeğin peşinde koşan ancak bu nedenle karşı cenahın lincine muhatap olmuş gazetecilerimize sahip çıkabildik bu güne kadar, ne irtica irtica diye insanlara korku saldıkları görünmeyen canavarın bir uzvu gibi davrandıkları ve ordudan ihraç ettikleri tek suçu din ve vicdan hürriyeti gereği ibadet yapmak ve inancını yaşamak olan şerefli subaylarımıza sahip çıkabildik, ne Menderes’lere, Erbakan’lara, Muhsin'lere sahip çıkabildik geçmişte, ne yalanlarıyla , iftiralarıyla yıprattıkları ve siyasetten uzaklaşma kararı verdirdikleri Soylu’lara sahip çıkabildik. Ezilmelerine izin verdik. Kaybetmekerine yada yıpratılmalarına göz yumduk.
Veyl bize… Veyl suçlusuna, teröristine, suçuna sahip çıkanların karşısında inandıklarına, neferlerine, tertemiz dava ve yol arkadaşlarına sahip çıkamayanlara!