• BIST 100

    10918,50%-1,07
  • DOLAR

    42,51% 0,06
  • EURO

    49,56% 0,00
  • GRAM ALTIN

    5760,43% 0,14
  • Ç. ALTIN

    9299,63% 0,00

Ayla YILDIRIM


YARIM KALAN BİR CÜMLE DAHA!

KENAN KUŞÇU’YA İTHAFEN : Gönlümde bağdaş kuran sessiz çocuk!


 Sesim içime düştü yine üç gündür… Öksüz bir çocuk gibi bağdaş kurdu yüreğime. Dünyanın rengi, neşesi çekildi sanki içinden.

Ne çok anlam yüklüyoruz dünyaya ve dünyadaki varlığımıza… Oysa kumdan birer kale gibiyiz: Birbirimizle savaşacak kadar güçlü, bir tufana, bir sele, bir sarsıntıya yenilecek kadar çaresiz. Bazen hepimizi yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetiyorum. Yenemeyeceklerimize — hatta bize husumet bile gütmeyen şeylere — kıyasıya kılıç sallıyoruz yaşarken. Ve bütün bu beyhudeliği idrak ettiğimizde, çoğu zaman iş işten çoktan geçmiş oluyor.

Geçtiğimiz gün bir arkadaşımı kaybettim. Bir gün önce konuştuğum, bir hafta önce bir şeyler rica ettiğim, birkaç ay önce kırgınlık yaşadığım bir arkadaşımı… Son gördüğümde, bir cenazeye yetişmek için telaşla koşuşturuyordu. Sadece saatler sonra bu dünyadaki süresinin tamamlanacağını bilmeden. Onun çabasına da şahit oldum, yorgunluğuna da; naifliğine, kendisinden beklenenlere yetişmeye çalışırken içten içe eriyişine de… Bir dolap, bir masa, bir koltuk; duvara çakılacak bir çivi, yazılacak bir resmi yazı, düzeltilecek bir belge, yapılacak bir temizlik, alınacak bir randevu, iletilecek iki kelam… Herkesin ondan bir beklentisi vardı. Oysa kendine ayıracak nefesi bile kalmamıştı belki. Gecikince kırıldık, yetişemeyince kızdık, olmayınca sitem ettik… Ardını, arkasını, halini düşünmedik. 

Duvarlara, makamlara, koltuklara, maddelere anlam yüklerken kaçırıyoruz asıl manayı. Hayatlar avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor. Ya biz? Onca yok oluşa tanıklık ederken, yok olup gittiğimiz gerçeğini hâlâ kavrayamıyoruz.

İyelik ve güç denkleminde düştüğümüz yanılgıyla zehirliyoruz kendimizi. İnsan gibi öleceğini bile bile yaşayıp, ömründen gideni “kâr” sayan başka bir canlı var mı dünyada? Yok elbette… Elimizdeki her şeyin malikiymişiz gibi yüzlerce sınavdan geçiyoruz ama yine de hayatı ve ölümü anlamakta zorlanıyoruz.

Ve işte öyle bir an geliyor ki, hiç beklemediğimiz bir yerde, hiç beklemediğimiz bir anda cümlelerimizi, hikâyelerimizi, niyetlerimizi yarım bırakıp gidiyoruz. Ölüm, kapıyı çalacağını söylemez; ne vakit gelecekse o vakit gelir. Oysa anlamak için ne çok ipucu bırakılmıştır bize: Her nefesi son nefesmiş gibi çekmemiz gerektiğini… Her sohbetten gönül inşa ederek ayrılmamız gerektiğini… Hiçbir şeyi ertelememeyi, yarına bırakmamayı… Bugün barışmayı, bugün gönül almayı, bugün selam vermeyi, bugün helalleşmeyi… Çünkü tekrarı yok hiçbirinin.

İmkân var mı, vakit var mı, yarın var mı? Kim bilir… İstediğin kadar zengin ol, sağlığı değil ancak ilacını satın alabilirsin. Zamanı, ömrü satın alamadığın gibi... 

Bugün, geride kalan sessizliğin içinde onun gülüşünü, iyi niyetini, telaşını, çabasını taşıyorum. Hayatın kırılganlığını bana bir kez daha o hatırlattı. Bu satırları, aynı koridorlarda yürüdüğüm, emeğine tanık olduğum, yükü ağır ama kalbi hafif adamın ardından bir vefa olsun diye yazıyorum. Gidişiyle değil; çalışkanlığı, zarafeti ve ardında bıraktığı temiz izlerle anılsın diye… Mekânı nur olsun, cennette ağırlansın. Ardımızdan beklenen tek şey, galiba, güzel bir dua ve iyi bir hatıra bırakmak… O bunların ikisini de fazlasıyla bıraktı.

Dua ile....

 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.