40 yildan beri düsünen, yazan, yazdiklarini yayimlayan ve bilhassa gençlere ulasmaya çalisan bir münevverimiz: Mehmet Nuri Bingöl
( M. NURI YARDIM- Sefertasi Öyküleri Yazari)
Anadolu’nun seçkin isimlerinden ve kiymetli kalemlerinden olan Mehmet Nuri Bingöl, egitimciliginin yani sira edebiyatin degisik türlerinde yazmis, eser vermis bir münevverimizdir. Yaklasik 40 yildan beri düsünen, yazan, yazdiklarini yayimlayan ve bilhassa gençlere ulasmaya çalisan bir münevverimizdir. Kendisiyle kültür, sanat, edebiyat ve fikir dünyasini yansitan bir röportaj gerçeklestirdim. Iste yönelttigimiz sorular ve aldigimiz cevaplar:
Yardim- Sizi çocukluk yillarinizdan itibaren tanimak istiyoruz. Yazi hayatiyla, edebiyatla, kitaplarla ve okumayla ilk münasebetiniz ne zaman ve nasil basladi?
Bingöl- Daha önce verdigim bir mülakatta deginmistim. “Bence bir edebiyatçinin sahsi hayati verdigi eserlerden teskil olmalidir.” demistim. Sualiniz “hayat agacinin meyveleri” manasindaki eserlere; hem siir hem yazi hem de kitaplara erisimdeki egitimi içine aldigindan aklimda kalan bazi intibalari belirteyim.
Edebiyat iklimini teneffüs etmeden önceki yetisme dönemlerim, tipki Türk edebiyatinin gelisme serencaminin ilk basamagiymisçasina “sözlü” çalismalari dinleme seklinde olmustur. Biraz daha eski günleri bir nostalji olarak analim. Hazirladigim hikâye kitabimdaki “Her Pencereye Ayri Perde” -ki bazi kültür-edebiyat sitelerinde de yayimlandi- öyküsünde betimlenen ev, anne tarafimdan büyükbabamindir. Çocuklugumun çok ani orada geçmisti. Memleketim Birecik ilçesinin ilk kurulan mahallelerinden birindeki mekânda bulunuyordu ve orada “Meryem Hala” dedigimiz aile dostumuz, bize “dogaçlama” masallar anlatirdi. Ilk bunu hatirlarim “söylesi ve kurguculuk” mesleginden ibaret olan “edebiyat”la karsilasmam açisindan. Bu “Hala”, hidayete ermis ve Ermeni Tehciri’nde Müslüman oldugundan Birecik’te kalan bir mühtediydi ve iki gözü de âmâ oldugundan müthis bir hafizasi ve kurgulama kabiliyeti vardi. Yüce Rabb’im, demek ki insandan bir duyu organini aliyorsa diger hissiyatindan birini kuvvetlendiriyor ve Rahman suresinde izah buyurdugu gibi “muvazeneyi, dengeyi” yine sagliyor, rahmetini bedihi olarak gösteriyordu.
Bir diger “sözlü irfan tanismam” pederimin uyumadan önce ve uzun kis gecelerinde bize okudugu kitaplardi. Kitapyurdu Dogrudan Yayinevi’nden çikan son romanim Ver Elini Türkmeneli’yi de sadece ve sadece bu sebepten peder ve valideme ithaf etmistim. Degisik yorumlar aldigimdan bu davranis için, altini bizzat çizmek durumundayim. O ithafta, edebiyata meyilli yetismemdeki emekleri disinda bir maksadim yoktur.
Ilk okuduklarim tabii ki çizgi romanlardi, daha çok Türk tarihiyle ilgili olanlar elbet. Sonra da Kemalettin Tugcu’nun çocuk romanlari. Ortaokul yillarimda ise okuma mesgalem bir üst seviyeye tirmandi. Ilk okudugum roman, büyük annemlerde karistirdigim kütüphanede elime geçen Ince Memet’ti. Oradaki hem sefalet tasvirlerinin mübalagali ifadelerini hem de yogun betimlemeler, öyle natüralist anlatimlardan hep uzak durmami sagladi aksülamelle. Sonra okudugum ise Tarim Dersi sinavinda not olarak “on” aldigimdan – o vakit on’lu sistem vardi- bir hocamin hediyesi Dudaktan Kalbe romaniydi. Resat Nuri’nin ölçülü realist üslubunu yansitan eseri, bana popülist konularin cemiyet için faydasizligini ögretti. Daha sonra Ömer Seyfettin devri baslar okuma maceramda. Hatta daha ortaokul ikideyken onun Yalniz Efe romanina nazire olabilecek bir seyler karaladigimi bile hatirlarim. Irfan ve gönül dünyami sekillendiren edebi okumalarimin ilki Minyeli Abdullah’ti. Ardindan ise Yavuz Bahadiroglu’nun tarihî romanlari geldi. Bilhassa Yolbasi ve Kesmekes baslikli sosyal romanlari beni hem sosyal meseleler hem de üslup bakimindan tesirine almisti.
Yardim- Çocukluk ve delikanlilik yillarinizda en çok sevdiginiz ve etkilendiginiz roman ve yazari veya hikâye ile yazari kimdi?
Bingöl- Yukarida belirtmistim ilk okuduklarimi. Fakat bunlarin hiçbirini tam manasiyla benimseyememistim, kulagi çinlasin ve Allah kendisinden razi olsun, babam ve büyükbabamin teskil ettigi ruh dünyama yabani gelmisti. Siyahtan Turkuaza Kosmak (KYD yayincilik, 2021) hikâye kitabimdaki uyarlayarak aktardigim bir öykümde izah ettigim gibi, millî ve dinî konularda okuduklarim, hem onlari benimsememi hem de düsünce dünyamin yerli yerine oturmasini sagladi. Kur’an egitmenim Mahmut Hoca’nin tavsiyesiyle okudugum,Tarihin Seref Levhalari’nda sahabe ve sahabeye benzer hayatlari okuyunca edebiyatin sadece güzel ifade ve üsluptan ibaret olmadigini anladim. Hani merhum Âkif’in iki misrai var ya. “Budur benim hayatta en begendigim meslek, / Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.”