Prof.Dr. Fatih Satıl

Tarih: 04.12.2025 14:38

Sürdürülebilir Tarımın Şifreleri Anadolu İnsanının Dudakları Arasında: KURDA, KUŞA, AŞA…

Facebook Twitter Linked-in

Bugün adına "sürdürülebilir tarım" dediğimiz kavram, aslında doğayla uyum içinde yaşamanın, kanaatkâr olmanın ve geleceği bugünden düşünmenin başka bir adıdır. Yıllardır kimyasallarla kirlenen toprak, monokültürle fakirleşen tarım alanları ve kontrolsüz üretimle yok olan biyolojik çeşitlilik, bize artık sadece verim değil doğanın dengesini gözeten bir tarım anlayışı inşa etmemiz gerektiğini söylüyor. Oysa bizden önceki kuşaklar, bu dengeyi bozmadan üretim yapabiliyorlardı…

Anadolu insanı ekim ayında tohumları elleriyle tarlaya fırlatırken kullandığı “Kurda, kuşa, aşa…” deyişi tarlaya düşen her bir tohumun yalnızca insan için olmadığını çok net bir şekilde ifade ediyor.

Anadolu insanının tohum serperken söylediği bu üç kelime, belki de sürdürülebilirliğin en eski tanımlarından biridir. Kadim Anadolu kültürü bu üç kelime ile yeryüzündeki yaşamın ve doğal dengenin formülünü vermiş bize. Yani ekilen tohumların birini kendi rızkı için ikisini de yeryüzünü paylaştığı canlılar için pay etmenin adıdır “Kurda, kuşa, aşa…” nakaratı. 

Eskiler işte böyle aşını bölüşürlerdi; zira her şey paylaşınca güzeldi. Kurda, kuşa, aşa derken boş laflar değildi bunlar. Tohumlar dört bir yana saçılacak, kurdu kuşu nasiplenecek, kalanı da sofralarda aş olacaktı.

Tabii tohum saçmakla iş bitmiyor. Tohumları toprağa atmak, az biraz karıştırmak, sulamak, ve emek sarf etmek lazım. Bazen ter dökmek bazen sabretmek gerek, gerisini de Allah’a bırakmak. İşte budur tevekkül.

Daha sonra ekilen tohumların üzerinden rahmet taneleri geçecek, kışın yağan kar tüm beyaz saflığıyla çöreklenecek tohum ekili toprağın üzerine ve sonunda baharla birlikte tohumlar yeşerecek. 

Toprak, su ve hava kendisine verilen emirler çerçevesinde tohumun yeşermesi için el birliğiyle tüm canlılara hizmet ederken maalesef insanoğlu kendi çıkarları için doğayı hor ve müsrif kullanmaktan vazgeçmiyor. Kurdun kuşun hakkını gasp ediyor. Bugün geldiğimiz bu noktada tarımın sürdürülebilir olup olmadığını tartışır hale geldik. Maalesef ki bugün çevre üzerinde egoistçe hükmetmenin cezası olarak tarım ve dolayısıyla beslenmede sorunlar yaşıyoruz. Oysa sürdürülebilir tarım, yeterli ve kaliteli gıda maddesinin uygun maliyetlerde üretimini, tarım yapılan arazinin, çiftçilerin, çevrenin ve doğal tarım kaynaklarının korunmasını geliştirecek sistem ve uygulamaları içerir. Bir yandan tarımda verimliliği korurken diğer yandan da çevreye verilen zararı azaltarak, kısa ve uzun vadede ekonomiyi canlı tutmaya gayret etmeliyiz.

Unutmamalıyız ki sürdürülebilir tarım yalnızca bizim için değil; kurdun, kuşun, çalışkan arıların ve bitkilerin de hakkını korumaktır.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —