LGBT’li sapikliklarin ceza kanununda yeralmasi ailenin neslin korunmasi anayasanin açik emridir.
Türkiye Aile Meclisi Genel Baskan Yardimcisi Dr Adnan Küçük: LGBT’li sapkinlarla mücadele, hukuki ve fikri sahada da yapilmali.
Kirikkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dali Ögretim Üyesi ve Türkiye Aile Meclisi Genel Baskan Yardimcisi Dr. Adnan Küçük, son zamanlarda gündemden düsmeyen LGBT sapkinligi konusunda önemli açiklamalarda bulundu.
LGBT’li sapkinlarla mücadele, fikri ve hukuki sahada da yapilmali.
LGBT örgütünün hayat tarzi ve görüslerinin temelini, dini degerleri mutlak olarak reddeden seküler felsefenin olusturduguna dikkat çeken Dr. Adnan Küçük, Islami sivil toplum kuruluslarinda yer alan birikimli fikir insanlarinin, sapkin düsünce hayat tarzlarina karsi fikir üretmelerinin önemine isaret etti.
Küçük, “LGBT karsiti fikirlerin sahipleri, fikirlerine siki sekilde sahip çiktiklari, bu yönde etkili fikirler gelistirerek topluma aktardiklari taktirde, sapkin fikirlerin maglubiyeti hak ve muhakkaktir” dedi.
Türkiye Aile Meclisi Genel Baskan Yardimcisi Kirikkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dali Ögretim Üyesi Dr. Adnan Küçük ile aile yapisina yönelik saldirilari, ahlaksizliklarini her ortamda alenilestiren LGBT sapkinligina karsi verilmesi gereken hukuki ve sivil mücadeleyi konustuk. (Fatma Gülsen Koçak Türkiye Aile Meclisi Genel Baskan Yardimcisi)
LGBT örgütünün ülkemizde ve dünya genelinde tahakküm kurma çabasi hakkinda ne düsünüyorsunuz?
- LGBT örgütünün hayat tarzi ve görüslerinin temelini, dini degerleri mutlak olarak reddeden seküler felsefe olusturuyor. Özellikle gelismis ülkelerde, sekülerizm, yaygin olarak çagdaslik ve modern hayat tarzinin olmazsa olmaz bir geregi olarak görülüyor.
Ileri demokrasi olarak bilinen ülkelerde, seküler telakki ile uyumlu olarak, cinsellik, ahlaki ilkeler temelinde sekillenen bir insani hal olarak degil, bir hak olarak telakki ediliyor.
Cinsellik bir hak olarak görülünce, dini ve dini etkilesimlerle sekillenen ahlaki degerlerin cinsellik üzerindeki etkileri degisen ölçülerde ortadan kalkiyor.
Insanlarda seküler hayat tarzi gelistigi ölçüde ve oranda, cinselligin, ahlaki ve dini telakkilerden uzaklasarak hak boyutu baskin hale geliyor.
Cinselligin bir hak olarak görülmesi, rizaya dayali her türlü cinsel davranislarin mesru görülmesi neticesini ortaya çikariyor. Dini ve dini referansli ahlâkî degerlerin zayif oldugu seküler hayat tarzinin yaygin oldugu özellikle Batili toplumlarda, bireylerin özel hayatlarina mutlak sahip olduklari ve cinselligin bu kapsamda degerlendirildigi görülmektedir.
Bu zeminde, belki kisilerin tamami LGBT fikriyati zemininde yasamasalar da, en azindan bu yöndeki yasantilari bir hak ve olagan davranislar olarak görmektedirler.
Insanlar dini temelli manevi degerlerden uzaklastiklari ölçüde, LGBT örgütlerinin sunduklari fikirler ve hayat tarzi ile mütenasip olarak, kisilerin nefsani ve sehevani istekleri dizginsiz hale gelebilmekte ve bu hazcilik sebebiyle insanlar, “ben, vücudumun ve cinsel iliskilerimin mutlak sahibiyim, herkesle diledigim sekilde rizaya dayali iliskilere girebilirim” noktasina gelebilmektedirler.
Bu vesileyledir ki, LGBT’ci görüslerin ve hayat tarzlarinin kaynagini dini temelli manevi bosluk teskil etmektedir.
Kirikkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dali Ögretim Üyesi ve Türkiye Aile Meclisi Genel Baskan Yardimcisi Dr. Adnan Küçük; "Batida dini temelli bakis açisi bittigi için mi bu kadar çigirindan çikti bu mesele?".
- Elbette ki, Batili ülkelerde de dini inanç ve ahlak telakkileri büsbütün bitmis degildir. Ama bu kesimin etkinligi oldukça zayiflamis görülüyor. Özellikle Batili toplumlarda, sekülerizm, çagdaslik, çagdas hayat tarzi ile LGBT’ci görüslerin bütünlestirildigi, LGBT karsiti görüs ve hayat tarzlarinin, çagdisi, ilkel, yobaz olduklari yönünde baskin bir kanaatin ortaya çiktigi görülmektedir.
Ayrica, cinselligin rizaya dayali çok genis hareket serbestisi saglayan bir hak oldugu, çogu muhafazakâr çevreler tarafindan da kabul edilmektedir.
Esasen muhafazakârlikla esasli bir sekilde çelistigi halde bu fikirlerin, bazi muhafazakâr çevreler tarafindan, hayat tarzi ve fikir olarak benimsenmese de, bir hak olarak görülmesi, LGBT çevreleri için destekleyici manevi ve toplumsal destege dönüsmektedir.
Ayrica, Birlesmis Milletler (BM), Avrupa Konseyi, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM), Avrupa Birligi (AB) gibi uluslararasi ve uluslarüstü örgütler ve kuruluslar da, LGBT örgütlerinin düsünce ve hayat tarzinin korunmasi yönünde bütün imkânlari kullaniyorlar, bu yönde karsi konulmasi çok güç sekilde baski olusturuyorlar.
Bu baski metotlari ülkemizde de uygulaniyor mu sizce?
- Bütün bu etkenler, Türkiye’de de belli dereceye kadar etkili olabilmektedir. Bazi muhafazakâr görünümlü, hatta muhafazakâr oldugunu düsünen kisiler de, hayat tarzi olarak benimsemese de, bir hak olarak bu kesimlere destek verebilmektedirler.
Bu yöndeki bir yönelim, bazi muhafazakâr çevreler, LGBT örgütlerinin görüslerine karsi görüsleri savunmak yerine, bir hak savunucusu olarak bunlara destek verebilmektedirler.
Bütün bu etkenlere ilave olarak, dini ve ahlaki temelli degerleri tamamen dislayan seküler hayat tarzini benimseyen küresel güçler, sermaye sahipleri, küresel ölçekte çok güçlü STK’lar, düsünce kuruluslari, hem LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzlarina sinirsiz destek veriyorlar, hem toplumlarda bu yönde karsi konulmasi çok güç algilar olusturuyorlar, hem de bütün bunlar neticesinde dindarlik-yobazlik, ilkellik, gerilik, gayri insanilik, LGBT’ci görüsler çagdaslik, medeniyet, insanilik, modernlik seklindeki zihniyeti beyinlere çakiyorlar.
Bu öylesine etkili bir algi olusturuyor ki, muhafazakar fikirli ya da bu fikirlere sahip olduklari söylenenler bile, bu etkilemeden azade kalamiyorlar.
Bir de, LGBT örgütlerinin görüsleri ve hayat tarzlari karsisinda alternatif görüsler oldukça zayif ve yetersiz kaliyor. Bu konulara iliskin etkili argümanlar gelistirilemiyor.
Genellikle bu örgütler mutlaka yasaklansin seklinde kampanyalar gelistirilmeye çalisiliyor. Oysa elbette ki, samimi dindarlar, bu örgütlerin faaliyetlerinden ve fikirlerinden rahatsiz olurlar ve bunlarin yasaklanmasi, fikrî ve hissi olarak hoslarina gidebilir.
Ama asil etkili mücadele, fikir ve etkileme düzeyinde söz konusu olur.
Film ve sanat dünyasinda çok etkililer.
Bu yapilar hangi alanlari kullanarak yayiliyor?
- Sekülerizmin etkili ve yaygin cazibesi sebebiyle, bu yapilar film ve sanat dünyasinda da çok etkililer. Bu alandaki faaliyetleri, o kadar etkili ki, çogu muhafazakâr çevreler de, bu etkilemelerden nasiplenmekte, hayat tarzlari, davranislari etkilenebilmektedir.
Hatta muhafazakâr kesimde yer aldiklari söylenen, bu yönde görüntü veren insanlarin bir çogunun, sözlü olarak fikirleri sorulsa karsi olduklarini söyleyecekleri birçok insani iliskileri, filim ve sanat adina yapilan faaliyetleri çok rahatlikla izlemekteler ve bu yolla bir nevi onlara destek verebilmektedirler.
Bütün bu etkenler, LGBT örgütlerinin hem dünyada, özellikle de gelismis ülkelerde hem de degisen ölçülerde ülkemizde güç kazanmasini saglamaktadir.
Türkiye ile alakali son bir degerlendirme yapmak gerekirse, LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzlari, toplumun çok genis bir kesimi tarafindan marjinal, tasvip edilmez olarak görülmektedir.
Ama, bu kesime yönelik etkili bir fikri organizasyonun da söz konusu oldugu söylenemez. Hatta, bu kesimin büyük ekseriyeti, tasvip etmeseler de, bu yapinin organize ettigi çogu filim ve sanat faaliyetlerini izlemeyi ihmal etmiyorlar.
Yani, bunlarin hayat tarzini ve fikirlerini tasvip etmemek, büyük ölçüde sekli bir durus mesabesinde kaliyor, tasvipsizlik, çogu kereler fiil ve davranislara yansimiyor. Bunda, bu etkinliklerde LGBT örgütlerinin çok belirgin görünürlügünün olmamasi da etkili olabilir.
Yani bu tür etkinlikleri yapanlar, sanat faaliyeti altinda, etkili bir üslup kullanmakta, çogu insanlar da, bu etkilemenin tesiri altinda kalabilmektedirler.
AB, LGBT’nin fikir ve hayat tarzini hak olarak dayatiyor
Türkiye’de bu yapinin hukuki olarak engellenmesi için ne yapilmali?
- Bu yapiya yönelik ülkemizde hukuki önlemlerin alinmasi, fiili bir tutum olacaktir. Çünkü Türkiye’nin üyesi olmak için bütün enerjisini harcadigi AB, LGBT örgütlerinin fikir ve hayat tarzini bir hak olarak dayatiyor. Üyesi oldugumuz Avrupa Konseyi ve Konseyin yargi mercii olan ve üyeleri açisindan baglayici nitelikte kararlar veren AIHM, LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzini mutlak koruyucu yönde tutum almaktadirlar. AIHM, LGBT örgütlerinin aleyhine yapilan bütün uygulamalari, istisnasiz bir sekilde Avrupa Insan Haklari Sözlesmesine (AIHS) aykiri bulmaktadir.
Bu sebeple, Türkiye’nin resmi yasaklayici politikalari bir yere kadar fiili olarak islese de, AIHM’ne intikal ettigi anda, LGBT örgütleri hakli görülecek, bu sebeple Türkiye’ye tazminatlar ödettirilecek, hatta AIHM kararlarinin icra edilmemesi bazi yaptirimlari gündeme getirebilecektir.
Pekiyi LGBT örgütlerinin etki alanini kirmak noktasinda hükümet hangi adimlari atmalidir?
- Türkiye’de yapilmasi gereken iki tür faaliyet söz konusu olabilir.
Birincisi, devletin egitim müfredatinda, LGBT fikriyatinin, insan sagligi yönünden arz ettigi zararlar ve insan tabiatina iliskin aykiriliklarin anlatilmasi yaninda, din dersi müfredatlarinda TAHKIKI IMAN derslerinin ögrencilere etkili bir sekilde verilmesi yolu tercih edilebilir.
Ikincisi, güce karsi güçle mukabele ederek, bireyler ve etkili kuruluslar tarafindan, LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzlarina karsi etkili sekilde fikirlerin gelistirilmesi, bu yönde etkinliklerin yapilmasi, film ve sanatin bu yönde etkili bir sekilde kullanilmasi gerekir.
Belki su söylenebilir: “Anayasasinda laiklik olan bir devlet bunu nasil yapar?”. Laiklik tek sablonlu ve görünümlü bir fikir ve uygulama degildir. Laik oldugu söylenen devletler de, pasif laiklik kapsaminda, dini ve siyasi çogulculukla uyumlu olarak, seküler temelli siyasi ve felsefi düsünceler yaninda ve onunla birlikte dini düsünce ve hayat tarzini da egitimin parçasi olarak birlikte ögrencilere verebilir. Bu dini ve siyasi çogulculugun zaruri bir geregidir. Sadece seküler fikirlere verilecek agirlik, laikligi otoriter ve militan hale getirir ki, bunun dini ve siyasi çogulculukla bagdasirligi yoktur.
Bu kapsamda son söz: LGBT örgütlerinin müntesipleri kadar, LGBT’ci görüslere karsi olanlar da etkili, kapsayici, netice alici ve ikna edici etkinliklerde bulunmadiklari, bu yönde istekli ve azimli çaba sarf etmedikleri takdirde, sadece yasaklamalarla, fikri temelli olmayan reddiyeci kampanyalarla bu yapinin etkisizlestirilmesi mümkün degildir. Bu sebeple, her bir LGBT karsiti kisinin üst düzey bir motivasyonla karsi argümanlari gelistirmeleri ve bu argümanlari ikna edici yöntemlerle yayici yönde çalismalar yapmalari gerekir.
Tekrar söyleyeyim, hükümetin fiziki olarak yasaklayici önlemleri, tek basina toplumda kalici ve sürekli bir sonuçlar saglamayacagi gibi, AIHM, Avrupa Konseyi ve AB gibi kuruluslar da, bu yöndeki çabalari akim birakabileceklerdir.
Istanbul Üniversitesinde LGBT’ci ögrencilerin eylemlerine izin verilmemesini nasil degerlendiriyorsunuz?
- Istanbul Üniversitesi yönetiminin, LGBT’ci ögrencilerin eylemlerine izin vermemesini muhafazakâr ve dindar birisi tasvip edebilir. Hatta bu engelleme faaliyeti saglam gerekçelerle haklilastirilabilir de. Çünkü LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzlarinin karsiti yönde çok saglam fikirler ortaya konulabilir. Bunlar yapilmadigi takdirde, Istanbul Üniversitesi ya da bir baska kurumun bu yapiya yönelik her bir yasaklayici ve engelleyici tutumu, bu kesimleri magdur pozisyonuna düsürebilir. Türkiye, yukarida sözünü ettigimiz harici örgütlerin ve kuruluslarin sikistirici ve hatta yaptirima maruz birakici uygulamalarina muhatap olabilir.
Bu sebepledir ki, Istanbul Üniversitesi ya da bir baska kamu kurumunun bu yöndeki uygulamalarinin, mutlaka bireyler, akademisyenler, STK’lar, düsünce kuruluslari tarafindan fikri temelde tahkim edilmeleri, desteklenmeleri, haklilastirilmalari gerekir. Aksi halde, bu önlemlerin kaliciligi aksayabilir, hatta muhafazakâr hükümetler bile, bir müddet sonra bu yöndeki engellemelerden vazgeçebilirler.
Bu sebeple, mutlaka LGBT örgütlerinin görüs ve hayat tarzlarina karsi güçlü argümanlarin, fikirlerin, ikna edici sekilde gelistirilmesi gerekiyor.
Cemaat ve tarikatlar basta olmak üzere Islami sivil toplum örgütlerinin sapkinliga karsi bildiriler yayinlamalarini nasil degerlendiriyorsunuz? Islami camianin sapkinlik karsisinda daha etkin durmasi noktasinda neler yapmasi gerekir?
- Türkiye’de Islami sivil toplum örgütleri, esasen güçlü dini yapilardir. Bu toplumsal yapilarin bünyesinde sadece avam kesimi mevcut degildir. Günümüz dünyasinda, her bir Islami sivil toplum örgütüne mensup ya da bunlara muhabbeti olan çok sayida düsünen, fikir üreten, muhakeme gelistiren nitelikli insanlar vardir. Bunlarin bir kismi akademisyen, bir kismi din adamidir. Bir kismi akademik kimligi olmayan yazar, düsünür, mütefekkir kisilerdir.
Bunlarin, birkaç sayfalik bildiri yoluyla tepkisel bir tutum sergilemekle yetinmeleri çok kifayetsiz kalacaktir. Elbette ki, Islami sivil toplum örgütleri LGBT fikriyatina karsi bildiri yayinlayabilirler. Ama bu yöndeki faaliyetler, yapmalari gerekenler içinde sadece cüz’i bir kismi teskil etmelidir. Asil olmasi gereken ve kalici ve müessir olan, Islami sivil toplum örgütlerinde yer alan muazzam sayidaki birikimli fikir insanlarinin LGBT’ci düsünce ve hayat tarzlarina karsi fikir üretmeleri, bunlari, etkili bir sekilde topluma aktarmalaridir.
Merhum milli Sairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dedigi gibi:
“Sahipsiz olan memleketin batmasi haktir.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktir”.
Ben de milli sairimizden ilham alarak derim ki, sahipsiz olan LGBT karsiti fikirlerin gerilemesi, etkisiz kalmasi hak ve muhakkaktir; Eger LGBT karsiti fikirlerin sahipleri, fikirlerine siki bir sekilde sahip çiktiklari, bu yönde etkili fikirler gelistirerek topluma aktardiklari takdirde, LGBT’ci fikirlerin maglubiyeti hak ve muhakkaktir.
Önemli ve kalici olan, bildiri yayinlamakla birlikte, LGBT karsiti fikirlerin, etkili ve yogun bir sekilde gelistirilmesi, topluma aktarilmasi, bu fikirlere gönülden siki sikiya sahip çikilmasidir. Aksi halde, sadece bildiri düzeyinde kalan, etkileme gücü zayif, salt tepkiselci tutum ve davranislar, belki duygusal ve hamasi olarak bazi insanlarin hosuna gidebilir ise de, bunlarin kalici ve etkili sonuçlarinin olmasi çok zordur.
LGBT, aile yapimizi hedef aliyor
LGBT gibi yapilari dogrudan aileye yönelik bir saldiri olarak görebilir miyiz? Aile üzerine hangi oyunlar oynaniyor; aileye yönelik saldirilarin temelinde ne vardir?
LGBT, Türkiye’de de, aile yapimizi hedef aliyor. Temel maksat, toplumsal hayatimizin temelini teskil eden ailenin yerine, her türlü aile disi iliskilerin ikame edilmesidir.
Aile, ayni zamanda, çocuklarin daha çocukluk evresinde, dini ve ahlaki egitimi aldiklari sosyal egitim evreleridir. Aile zayiflatildigi ölçüde, bu egitim de zayiflamaktadir.
Diger yandan, “mantik evliligi” yaftasi altinda, aile içi baglarin maddilesmesi, bu yolla evliliklerin bir nevi sirketlesmesi neticesinde, aileler dayanaksiz bir yapiya dönüsmekte, “kederde ve kivançta”, “iyi günde ve kötü günde” birlikte olmanin yerini, menfaatçi temelli iliskiler almaktadir.
Bu da beraberinde, çok kolay kurulup çok kolay yikilan ailelerin ortaya çikmasina sebep olmaktadir. Nitekim bu dönüsüm sebebiyle, bir yandan bosanmalar kartopu gibi artmakta, diger yandan da aile içi menfaat temelli iliskilerdeki çatismalar, aile içi huzursuzluklar, evlenme oranlarinin düsmesine sebep olmaktadir.
Yasanan huzursuzluklari gören kisiler, “ben de evlenirsem, böyle huzursuzluklar yasayabilirim, en iyisi evlenmemek” noktasina gelebilmektedirler.
Diger yandan, evlilik içi iliskilerdeki bazi kayitlamalar, seküler hayat tarzini benimseyenler açisindan kayitlayici, bazen de usandirici mahiyete dönüsebildigi, bosanmalarin bedelleri caydirici göründügü için, kisiler evlenme yerine birlikte yasamayi tercih edebilmektedirler.
Nitekim basta Istanbul Sözlesmesi olmak üzere, çogu uluslararasi sözlesmeler, kuruluslar, birlikte yasamayi da mesru evlilik gibi muteber, korunmaya deger, hatta cazip göstermektedirler.
Bütün bunlar, seküler hayat tarzinin dini temelli aile yapisina yönelik tahripkâr etkilemelerinden kaynaklanmaktadir. Özellikle aile içi siddete yönelik sansasyonel ve yaygin haberler ve bu haberlerle verilen imali mesajlar, aile kurumunu sevimsiz hale getirmektedir. Aslinda muhafazakâr olduklari halde, aile içi yasananlara yönelik yayinlar sebebiyle insanlar aile yasantisindan uzaklasabilmektedirler.
Elbette ki, aile içi siddetin insanilik temelinde kabulü imkânsizdir. Bunun dini ve ahlakiliginin savunulmasi mümkün degildir. Ama, klasik aile yapisi, toplumsal ve kültürel deformasyonla ciddi manada asindigi, aile yapisini asindirici etkenler çesitli sebeplerle yayginlastigi için, esasen dini ve ahlaki temelde kabulü mümkün olmayan aile içi siddet, imtizaçsizliklar, yaygin haberler, algilar, aileyi tahrip edici sonuçlara sebep olmaktadir.
Türkiye’de manevi temelleri saglam aile yapisindaki asinmalar sebebiyle klasik aile yapisi ciddi manada kan kaybetmistir. Onun yerine seküler temelli saglam aile yapilari insa edilememistir; belki de istenen de budur. Dolayisiyla, aile yerine, sinirsiz ve doyumsuz nefsani ve sehevani istekler açisindan çok daha cazip görünen, gösterilen aile harici iliskiler özenilir hale getirilmeye çalisilmaktadir.
Sapkinliklarda Temel amaç, LGBT fikriyati ve seküler hayat tarzi temelinde, fertlerin ilk egitim kurumu olan ailenin tahrip edilmesi, dini hassasiyetli sahsiyetler yerine, seküler bâtil hayat tarzini esas alan nesillerin yetistirilmesidir.
Kadin kadina erkek erkege sapik beraberlikten çogalma olmuyor anayasa göre ailenin korunmasi öncelikli haktir. LGBTIQP'lerin yaptiklari is insanliga karsi suç ve terör kapsamina alan bir ceza kanunu acilen çikarilmasi zarureti dogmustur.
Konusan: Dr. Adnan Küçük Konusturan: Fatma Gülsen Koçak