BAKAN BOZDAĞ, DİYARBAKIR'DA GÜNDEME İLİŞKİN AÇIKLAMALARDA BULUNDU
BOZDAĞ: YSK KARARLARI NE ANAYASA MAHKEMESİNE NE DE DİĞER YARGI MERCİLERİNDEN HERHANGİ BİRİNE TAŞINABİLİR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Anayasa'mızın 79. maddesine göre Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararlar, kesin kararlardır. Bu kararlara karşı Anayasa Mahkemesi dahil başka bir merciye başvurulamaz. Bu başvuru yasağı bireysel başvuruyu da kapsamaktadır. Herhangi bir şekil ve suretle Yüksek Seçim Kurulu kararları ne Anayasa Mahkemesine ne de diğer yargı mercilerinden herhangi birine taşınabilir." dedi.
Bakan Bozdağ, "İYİ Partinin binasına yapılan saldırıyı dün kınadık. Hem Cumhuriyet savcılığımız resen soruşturma başlattı. İçişleri Bakanlığımız, kolluk kuvvetlerimiz, yaptığı araştırma neticesinde kısa süre içerisinde şüpheli faile ulaştılar, yakaladılar. Şu anda faille ilgili adli süreç devam ediyor. Bu olayla ilgili dün yaşananlar fevkalade üzücü." ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Diyarbakır Valiliğinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığının önünde Anayasal ya da kanuni bir engelin bulunmadığını belirten Bakan Bozdağ'ın açıklamaları şu şekilde:
"Bunun aksini iddia edenler, iddialarını Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) sundular ve Yüksek Seçim Kurulu da nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığının anayasal olduğunu ve adaylığına engel herhangi bir durum bulunmadığını çok açık net bir şekilde ifade etti ve adaylığını kesinleştirdi. YSK'nin kararı Anayasa ve yasalarımıza uygun doğru bir karardır. Anayasa’mızın 79. maddesine göre Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararlar, kesin kararlardır. Bu kararlara karşı Anayasa Mahkemesi dahil başka bir merciye başvurulamaz. Bu başvuru yasağı bireysel başvuruyu da kapsamaktadır. Herhangi bir şekil ve suretle Yüksek Seçim Kurulu kararları ne Anayasa Mahkemesine ne de diğer yargı mercilerinden herhangi birine taşınabilir.
BEYHUDE BİR ÇABADIR
Geçmişte bunu deneyenler olmuş ve Anayasa Mahkemesi çok net bir şekilde yetkisizlik nedeniyle bu başvuruları reddetmiştir. İşin doğrusu Anayasadaki bu açık yoruma imkan vermeyen hükümlere, Anayasa Mahkeme'mizin daha önce verdiği bu konudaki açık, net ve tartışmasız kararını bile bile reddedileceğini de bile bile bu konuyu Anayasa Mahkemesine taşımak beyhude bir gayrettir, beyhude bir çabadır. Cumhurbaşkanı seçiminde seçimi kazanmayı Cumhurbaşkanımızın adaylık hakkını gasp etmeye bağlayanlar artık bundan vazgeçmeli. O iş bitti. Bundan sonra meydanlarda halkın gönlüne girmek için demokratik bir rekabeti birlikte yapalım ve milletimiz kim istiyorsa onu cumhurbaşkanı seçecektir. Mahkeme yoluyla veya başka yol ve yöntemlerle Cumhurbaşkanımızın adaylığına da Allah'ın izniyle cumhurbaşkanı seçilmesine de engel olamayacaklardır.
BU BÜYÜK SAYGISIZLIĞI KINADIĞIMI İFADE ETMEK İSTERİM
Ülkenin cumhurbaşkanlığı gibi en yüksek makamına aday olmak suretiyle talip olanların bu ülkenin milli, manevi, kültürel ve medeniyet değerlerini, dini değerlerini çok iyi bilmesi icap eder. Ve onlara saygı duyması icap eder. Türk milletinin yüzde 99'u Müslümandır. Ramazan ayındayız ve Müslümanların büyük bir kısmı da Ramazan ibadetini yerine getirmektedir. Böylesi bir ayda Müslümanların namaz kılarken abdestli olarak üzerine tertemiz bir şekilde kıyama durdukları, rükuya gittikleri, secde ettikleri ve kendisi de bizzat temiz olması gereken seccadeye ayakkabılarıyla basarak kirletmek Sayın Kılıçdaroğlu'na ve yanındakilere yakışmamıştır. Bu büyük bir saygısızlıktır. Yani bu saygısızlığı, gaflet ya da gaf diye geçirmek de mümkün değildir. Elbette seccade sonuçta halı, kilim veya kumaştan yapılmaktadır. Ama onların hepsinden farkı sadece ve özel olarak namaz ibadetini yerine getirmek maksadıyla yapılıyor olması ve tek kişilik bir adeta namazgah olmasıdır. Temiz olması gerekir. Çünkü namaz ibadetinin şartlarından birisi temizliktir. O yüzden de ayakkabıyla kimse ona basamaz ve orayı kirletemez. Namaz müminin miracıdır. Müminin namaz kılarak adeta miraçta olduğu bir nokta olan seccadenin üzerine ayakkabılarıyla basması bizim toplumumuzun medeniyet değerlerine, Müslümanların kullandığı bazı sembollere çok büyük bir saygısızlık olduğunu ifade etmek isterim. Ama tabii Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımına işin doğrusu zihniyet olarak bizim için fazla yadırgatıcı olmadı. Çünkü daha önce başörtüsüne 'bir metrekarelik bez parçası' demişti. Başörtülü kadınların yükseköğrenim ortaöğrenim hakkından yoksun bırakılmasını hak, hukuk, adalet adına hep savunmuş, doğru bulmuş, bu konuda düzeltici her adımı yargıya taşımıştı. Yükseköğretim hakkını da başörtülü kadınların gasp eden her uygulamayı hak ve adalet olarak tayin ve tespit edip bunun aksine davrananları yargıya hemen şikayet etmiş ve taşımıştı. Ayrıca kamuda başörtülü kadınların kamuda istihdamına da hep karşı çıktılar. Siyaset yapma hakkına da hep karşı çıktılar. İmam hatip liselerinin katsayı zulmü nedeniyle ayrımcılığa muhatap olmasına da hep karşı çıktılar. Liselere Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin hayatını ders olarak konulmasına da karşı çıktılar. Ayasofya'nın ibadete açılmasına da karşı çıktılar. Yani bu zihniyet, CHP zihniyetinin ta kendisidir. Bildik bir zihniyet. Geçmişten günümüze baktığımızda bu zihniyetle helalleşme adıyla yeni bir dönem başladığını ifade etti herkes. Acaba yeni bir sayfa mı açıyorlar? Yeni bir dönem mi açıyorlar? Ama belli ki bilinçaltı henüz hakimiyetini yitirmemiş durumda. O yüzden Sayın Kılıçdaroğlu'nu kınadığımı buradan ifade etmek isterim. Bazıları 'Mücahit Kılıçdaroğlu' diyor. Yani seccadeyi ayaklarıyla basan bir 'mücahide' şahit olduk. Mücahitliğe yeni bir boyut kazandırıyor anlaşılan. İslam ve Müslümanlar böylesi bir saygısızlığı asla hoş görmezler, hoş karşılamazlar. Ve bunu da kınadığımızı ifade etmek isterim. Bu tür eleştirileri yaptığımızda da 'Efendim işte siyasi istismar yapıyorlar bunu.' Biz ne istismar yapıyoruz? İstismar yapmıyoruz. Gördüğümüz fotoğrafı, yapılan saygısızlığı, yapılan bunca değerleri aşağılamayı kınıyoruz, reddediyoruz. Bunu kınamamak esasında burada tutum ve tavır almamak yanlış olur. Biz doğru olanı yapıyoruz. Burada istismarı yapan oruç tutmadığı halde iftara gidenlerdir. Burada istismarı yapan, cuma kılmadığı halde seçim vakti cuma namazını cami cami gezenlerdir. Böyle şey mi olur? Herkes ne olduğunu biliyor. Kimin ne yaptığını da biliyor. Kimin nerede durduğunu da biliyor. Bu nedenle bir kez daha bu büyük saygısızlığı kınadığımı ifade etmek isterim. Aziz milletimizin de yaşanan bu hadiseyi enine boyuna değerlendirdiğine, vicdan terazisinde tarttığına yürekten eminim. Son özür bir dost çekmiş. Bu da tabii ayrı bir inceliktir, yanlışını anladığını gösteriyor.
SİYASİ PARTİLERİN GENEL BAŞKANLARINA YAKIŞMAZ
İYİ Partinin binasına yapılan saldırıyı dün kınadık. Hem Cumhuriyet savcılığımız resen soruşturma başlattı. İçişleri Bakanlığımız, kolluk kuvvetlerimiz, yaptığı araştırma neticesinde kısa süre içerisinde şüpheli faile ulaştılar, yakaladılar. Şu anda faille ilgili adli süreç devam ediyor. Bu olayla ilgili dün yaşananlar fevkalade üzücü. Çünkü bir partinin il başkanlığının kurşunlandığı ortaya çıkıyor. Ama kim kurşunladı, ne zaman kurşunladı, nasıl kurşunladı? Kurşunlayanın kimliği ne? Kurşunlamanın sebebi ne? Yakalandı mı? Bütün bunlara dair hiçbir bilgi yok. Kimse bir şey bilmiyor. Elde başkaca da hiçbir delil yok. Sıcağı sıcağına hemen Sayın Akşener ve diğer liderler apar topar açıklamalar yaptılar. Adeta olayı yapanı biliyorlarmış gibi, yaptıranı biliyorlarmış gibi. Olayla ilgili birtakım kendilerince kabulleri var ve o kabuller üzerinden hem Sayın Cumhurbaşkanımızı hem de partimizi ima eden, hedef gösteren alelacele apar topar açıklamaları yaptılar. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Ülkenin yönetimine talip siyasi partilerin genel başkanları, böyle olaylar olduğu zaman önce maddi hakikat nedir? Durum nedir? Eldeki bilgi, bulgu, delil nedir? Oturur bir onları değerlendirir ve ona göre hareket eder. Sosyal medyada atılan iftiralara, uydurulan yalanlara veyahut da başka başka delile dayanmadan zanna dayalı değerlendirmelere göre hareket etmek siyasi partilerin genel başkanlarına yakışmaz, yakışmamıştır da. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızı ve partimizi hedef alan imalarda bulunan Sayın Akşener ve diğer liderler ortaya çıkan maddi hakikat karşısında eminim utanmışlardır. Söylediklerinden dolayı eminim pişman olmuşlardır. Onun için Sayın Cumhurbaşkanımızdan Sayın Akşener'i özür dilemeye davet ediyorum. Çünkü böylesi bir hadise karşısında özür dilemek onu güçlendirir. Eğer özür dilemezse bu hakikati millete nasıl izah edecek? Önceki beyanlarını tekzip eden maddi gerçeğin karşısında nasıl pozisyon alacak onu işin doğrusu biz de merak ediyoruz. Bilmeden, bilgi sahibi olmadan, elinde herhangi bilgi delil olmadan, fail yakalanmadan, olayın sebebi bilinmeden hedef gösteren bu açıklamaları biliyormuş gibi yapanları bir kez daha kınıyorum ve onları aziz milletimizi aldattıkları için milletimizden Cumhurbaşkanımıza haksız saldırıda bulundukları için de Cumhurbaşkanımızdan özür dilemeye davet ediyorum."
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.