“–Sâkin ol kardesim! Ben bir kral veya hükümdar degilim. Kureys’ten kuru ekmek yiyen bir kadinin ogluyum!..” (1)
Diyerek insanlarin gönlüne ve ruhuna hitap eden, peygamberligiyle degilde insanligiyla tevazu ve alçak gönüllülük timsali olan Fahri Kainat efendimizin ümmetinin dünya makam ve mevkii putculugunda yok oldugu çagi yasiyoruz.
Bu ne gururdur, bu ne kibirdir böyle Allahim.
Ünvanimiz, makamimiz ne olursa olsun nihayetinde adimiz Ademoglu degil mi?
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri “Gurur ile insan maddî ve manevî kemâlat ve mehasinden mahrum kalir.”(2) ifadesi ile gururun insani her nevî kemalattan mahrum birakacagini ifade etmistir.
Tenesire uzaninca ne ünvan kaliyor, ne makam, nede mevki. Hoca efendi, "merhum veya merhume" diyerek helallik istemiyor mu?
Kimin ünvani söyleniyor ölünce, kim ünvan sahibi diye torpil görüyor. Bu yüzden egomuzu degil insanligimizi ruhumuzu besleyelim.
Gök kubbede hos bir seda birakamayacak kadar insanliktan iyilikten yoksun olan birinin ünvani ne olursa olsun kocaman bir hiçtir.
Makamiyla mevkisiyle övünen biri ünvanini kaybettikten sonra kisiliksiz biri olarak yoluna devam etmeye mahkumdur. Bu nedenle tevazudan, alçakgönüllülükten, güler yüzden, hosgörüden önce ünvanini söyleyen kisilerden ne insanlik beklenir, nede kisilik.
Rabbim sirf egosunu tatmin etmek için kimseye hakkini veremeyecegi makami nasip etmesin. Emin olun bir müslüman için bundan büyük gaflet batagi olmaz.
Kibir, seytanin özelligidir. Allahim kibir ve gurur hastaligindan bizi muhafaza etsin.
Selam ve dua ile kalin.
Allaha emanet olun.
Not:
(1) Ibn-i Mâce, Et‘ime, 30
(2)Mesnevî-i, 2011, s. 106.)