Düzenli bir orduya sahip olmayan, arkalarında devlet desteği bulunmaya HAMAS mucahitler vatanlarını toprağını savunmaya çalıştılar. Bu cihat, yalnızca bir gün sürdü. Ancak İsrail, bu bir günlük saldırıyı bahane ederek bütün dünyaya yayılmaya kabiliyetli, nisbetsiz ve acımasız bir soykırıma başladı.
İsrail, 365 gün boyunca Gazze’de korkunç bir bombardıman yaptı ve buna hala devam ediyor. Sonuç: 42.000’den fazla sivil şehit edildi. Çoğu kadın, çocuk ve yaşlı...
Silahsız, savunmasız insanlar evlerinde, sokaklarda katledildi. Yüz binin üzerinde yaralı, 15.000’den fazla kayıp insan... Camiler, kiliseler, okullar, hastaneler hedef alındı. İsrail, uluslararası gazetecileri ve hatta Birleşmiş Milletler’in gıda depolarını bile vurdu. Bu, bir günlük bir Hamas saldırısına karşı yapılmış orantısız bir karşılık değil, tam anlamıyla bir soykırımdı.
Gazze’de bu vahşet sürerken, İsrail sadece Filistin’le sınırlı kalmadı. Lübnan, Suriye, Yemen ve İran’ı da hedef alarak saldırılarını genişletti. İsrail, Lübnan’a yönelik saldırılarında adeta tekno-hibrit bir savaş başlattı. Aynı anda patlatılan binlerce cihazla kitlesel ölümleri hedefledi. Lübnan’da telsizler, televizyonlar, radyolar eş zamanlı olarak yok edildi.
İsrail’in arkasındaki büyük güçler ise ABD ve Batılı ülkeler oldu. İsrail’in böylesine küstahça bir saldırı politikası, yalnızca ABD’nin ve Batı’nın desteğiyle mümkün hale geldi. ABD’nin desteği olmadan İsrail, bu kadar geniş çaplı bir savaşı sürdürebilir miydi? İsrail’in bu kudurmuş saldırıları, savaş hukuku açısından da kabul edilemez bir vahşet olarak tavsif ediliyor.
İsrail, dünyaya “savunma” adı altında bir soykırım uygularken, Batı’nın ikiyüzlülüğü de bir kez daha gözler önüne serildi. Hamas’ın bir günlük saldırısını bahane ederek 365 gün boyunca Filistin’i, Lübnan’ı, Suriye’yi ve diğer bölgeleri bombardımana tutan İsrail, savaş hukuku ile hiçbir ilgisi olmayan bir yok etme politikası izledi.
Gazze’de yaşananlar, vicdan sahibi her insan için büyük bir yara. Terör devleti İsrail, destekçisi ABD ile birlikte masumları hedef alarak bölgedeki kaosu derinleştiriyor. Bu süreçte yaşananlar, bir halkın var olma mücadelesinin soykırım noktasına inkılâp ediyor.
Sonuç olarak, İsrail’in bir günlük bir saldırıyı bahane ederek Filistin ve çevresinde 365 gün boyunca süren bu savaş hukuksuzluğu, yalnızca Filistin halkının değil, tüm insanlığın vicdanını yaralayan bir trajedi olarak tarihe geçecektir. Batı’nın göz yumması ise bu suça ortak olmasinin en büyük alametidir.
Mehmet Nuri Bingöl