Aile, toplumun özüdür, kaynağıdır. Bu kaynak kurursa, insanlık da kurur, bu kaynak bulanırsa, toplum da bulanır ve çözülme kaçınılmaz olur. Hangi toplumda aile kavramı bozulmuşsa o toplum bunalım ve buhranın merkezi olmuştur. Herkesin de bildiği gibi aile olmadığı için çocukların yerini Avrupa’da kedi ve köpekler almıştır. Biz o yoldan gitmeyelim.
Ailenin önemini bir formülle anlatacak olursak diyebiliriz ki; Aile = H2 O = Ab-ı Hayat = Su… Eşler suyun elementleri olan oksijen ve hidrojene benzer. Oksijen ve hidrojen ayrışınca su diye bir şey kalmaz. Yanıcı olan hidrojen ile yakıcı olan oksijen ayrışınca farklı iki gaz açığa çıkar. Bu iki element birleşince ab-ı hayat olan suyu oluşturur.
Su gibidir
Aile, su gibidir. Su hayattır. Su ne kadar aziz ise, aile de o kadar azizdir. Anne ve baba bu ailenin temel taşlarıdır. Çocuklar bu aziz oluşumun meyveleridir. Anneler sığınak, babalar ise dayanaktır. Bu sığınak ve dayanağa iyi bakmak elzemdir. Bir şeyin kıymeti, yokluğunda belli olur. Bu iki değeri hep el üstünde tutmak ve yaşlandıklarında, Kur’an’ın tabiriyle “öf” bile dememek, insan olmamızın gereğidir.
Çocuklarımız, bizim geleceğimizdir. Onların emeği bize emanettir. Göz aydınlığımız olan çocuklarımıza gözümüz gibi bakmak durumundayız. Çocuklarımızı dört başı mamur şahsiyetli, karakterli ve onurlu bir şekilde yetiştirmek boynumuzun borcu olmalıdır. Çocuklar iyi yetiştirilirse aile hayatını adeta cennete dönüştürür.
Çocuklarımızın eğitiminin en önemli süreci, ailede aldıkları eğitimdir. Okullarda çocuğa bilgi yüklenir. Yüklenen bu bilgi öğretim boyutunu oluşturur. Bu bilgiyi davranışa dönüştürmek ve aldığı bu bilgiden yeni bilgiler üreterek, çocuğun karakterinin şekillenmesine çalışılır.
Yapılan bilimsel çalışmalarda çocukların karakterlerinin % 75’i, 0-6 yaş grubunda gelişir. Bu evre, çocukların tamamen ailelerinde bulundukları evredir. Çocuklar öğrenim gördükleri okullarda çok başarılı olabilirler. Ancak asıl olan karakteri, kişiliği geliştirecek bilgi, beceri ve donanımı almalarıdır.