30 yıldan fazla yaşadığım Diyarbakır’daki günlerim aklıma geldi.
Hani derler ya, “Diyarbakır geleni de ağlatır, gideni de.”
Tam Güneydoğu için söylenmiş bir laf, cidden.
Asistanlığı kazandığımda herkesin, Diyarbakır’da yaşanır mı? Hiç çekinmiyor musun? Gitme! gibi söylemlerini hiç unutamıyorum.
Ama göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçmiş işte. Diyarbakır’a gelişim gibi dönüşümde de ağlamaklı olmuştum.
En güzel günlerim de en acı günlerim de Diyarbakır’da geçti.
Terör nedeniyle gazetelerin satışının yasaklanması yüzünden Emniyet Müdürlüğü’nün önünden gazete almalarımızı, zorla kepenk kapattırmalar nedeniyle alışverişlerimizi yapamayışımızı, derslerin boykotlar nedeniyle yapılamayışını hatırlıyorum.
Filmi izlerken yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
İnşaAllah artık böyle şeyler ülkemin hiçbir köşesinde yaşanmaz.
Filmde öğrencilere bir şeyler öğretme telaşı çok iyi vurgulanmıştı.
Bana göre abartı yoktu; her şey çok gerçekçiydi.
Karacaoğlan'ın, "Girebilsen sinede neler var, yar içinde yar olur dedikleri" mısraları bir arabanın camında göründü ve o kadar anlamlıydı ki…
Fırıncının dik duruşu ve halkın teröre meydan okuması, “İşte bu!” dedirten cinsten bir andı.
Bu yaşanılası güzel ülkemizin artık terörle dertlenmemesi gerekiyor.
Güçlü Türkiye’mizi daha da güçlendirmeliyiz.
Terörün siyaseti olmaz.
Devlet ve millet el ele olduğunda terör de olmaz. Bunu başarmalı ve terörü bitirmeliyiz artık. Kürtçe de bizim dilimiz; ona daha çok sahip çıkmalıyız. Filmdeki Kürtçe türkü vurgusu da çok önemliydi.
Şehit Aybüke öğretmenim… Söylediğin o türkü ne kadar da manidardı:
"Beni öldürenin yoktur dini imanı."
Gerçekten de suçsuz ve savunmasız insanları öldürenlerin ne dini ne de imanı olur.
Filmin yönetmeni Murat Onbul’u, senaristleri Uğur Kılıç ve Ozan Bodur’u, Aybüke rolündeki Nihayet Şahin’i ve diğer oyuncuları gerçekten tebrik ediyor, bu tip gerçekçi filmlerin devam etmesi dileği ile…
Prof. Dr. Hamdi Temel
www.hamditemel.com.tr