Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    9659,48%0,49
  • DOLAR

    37,96% 0,06
  • EURO

    40,95% 0,00
  • GRAM ALTIN

    3807,60% 0,22
  • Ç. ALTIN

    6070,97% 0,00

ZÜLEYHA ÇAĞLAYAN


BAYRAM ISSIZLIĞI

Küçük ama hüzünlü bir hikaye ile açalım yazıyı:


Ender bey Eğitimini tamamladıktan sonra üniversitede tanışıp sevdiği Handeyle evlendi. Memleketinde iş imkanı bulamadığı için okuduğu şehre İstanbula yerleştiler…. Tek başına çalıştığı dönemlerde çok zorlandılar. Hande de işe girince 8 senedir rahatları beyde yok. İki çocukları var, biri ilk okulda henüz. Diğeri yedinci sınıf…

Ender’in annesi “çok özledim oğlum” dedi telefonda, “bayramda ya siz gelseniz…” ve yutkundu. Devamını getirmek için karşıdan ehliyet istedi belliki… “Anne” dedi, Ender, “bu sene Kurban bayramı kısa olacağa benzer belki de idari tatille uzamaz böyle. Çocuklar gezmek istiyor. Bu fırsatı kaçıramayız. Yine de bir konuşalım çocuklarla” Annesi bir kez daha yutkundu. “Biz gelsek” diyemedi. “Yada siz” diye ısrar da edemedi… “Kız kardeşinle eşi de yurt dışına çıkıyorlarmış” dedi boğuk bir sesle. “Desene” dedi “payımıza yine yalnızlık düştü” Ender şaka ile geçiştirirdi böyle durumları. “Fena mı” dedi “anne, teyzelerimi çağırır bol bol dedikodu yaparsınız “ Gülfidan teyze alışkındı evlatlarının yolunu gözleyerek bayram yapmaya ama iki kız kardeşi çoğu zaman yeğenleri ile birlikte gelir giderdi bayramlarda. Diyemedi oğluna “ısrar” sayar üzülür diye “teyzelerinin ikisi de Ankaraya gidiyor. Okan’la , Gizem çok ısrar etmişler, yalnız kalmasınlar diye…” Güzel dilekler dileyip kapattılar telefonları. Gülfidan teyze konuşmayı başından sonuna dinleyen Tevfik amcaya döndü. “Onlar da tatile gidiyormuş” diyebildi güçlükle. Gözünden yaş süzüldüğünü görünce içi sıkıldı Tevfik amcanın. “üzülme hanım” dedi, “bir fırsat bulur gideriz yanlarına bir ara”

O huzursuz gecenin ardından erkenden kalkan Gülfidan teyze kahvaltı sofrasını hazır eder etmez Tevfik amcaya seslendi. “Bey kalk, bayram namazına gideceksin. Tevfik amca kalktı, akşam hazırladığı ütülü kıyafetlerini giydi, yüzüne gözüne gül suyu sürüp “ kalvaltıyı dönüşte yaparız hanım , olur mu ?” dedi. “Olur” dedi Gülfidan teyze… Tevfik amca camideyken bir şekerliğin içine bayram şekerlerini dizdi, hemen yanı başına önceden hazırladığı yirmi yirmibeş mendili, her birinin içine de 10’ar lirayı yerleştirdi. Diğer şekerliğe de hatırı sayılır bir çikolata! Çay demini eni konu almıştı ki Tevfik amca döndü camiden. Kahvaltıya oturdular. İkisi de sessizdi. Camideki bayramlaşma ile ilgili bir kaç ayrıntıdan bahsettikten sonra Tevfik amca da sessizliğe gömüldü. Tam o sırada kapı çaldı. Gülfidan teyze her zamanki atikliği ile fırladı “mahallenin çocukları mı acaba “ diye… Kapıyı açtı beş altı çocuk vardı kapının önünde. Her birine mendilini,  harçlığını, şekerini verdi . Teşekkür edip öptü çocukları bir de… Kapıya kedi gelse sevinecekti memleketinde düştüğü gurbet ıssızlığı nedeniyle!!! Sofraya dönmek üzereydi ki Tevfik amcanın telefonu çaldı. Baktı “Ender arıyor bey dedi” “Sen açsana dedi” Tevfik amca sofrada, istifini bozmadan… Gülfidan teyze “ Oğlum” diye açtı telefonu. Ama donup kaldı olduğu yerde. “ Siz kimsiniz” dedi, “ ne oldu” diyebildi yere yığılmadan önce.  İpsalaya varmak üzereyken kaza yapmışlardı. Torunları Rüzgar ve Rüya hastane tedavi altındaydı. Enderle Handenin  ise naaşını alabildiler ancak. Handenin kimsesi yoktu. Bayram ıssızlığı, dünya ıssızlığına evrilmişti. Önce apar topar cenaze merasimleri,  ardından hastanedeki süreç… Torunlarını aldılar tedavileri bitince eve getirdiler. Hep aynı şeyi düşündü; ısrar etseydi, “ size gelmek istiyoruz oğlum deseydi” kalır mıydı? Yaşar mıydı oğulcanı, gelinkızı? Ve nasıl dinecekti kendisinin ve Tevfik amcanın  gizli gizli , torunlarının aşikar döktüğü özlem gözyaşı?

Birlikte olmayı seçselerdi her şey başka olabilir miydi?

Adı üzerinde coşku ile kutlanacak  anlamlı zaman dilimi… Ama bayramlar yas günlerine dönüyor pek çok hanede… Ailenin sosyal yapısı şehirlere yerleşik çekirdek aileye döndüğünden beri dini ve kültürel miraslarımızdan da uzaklaştık,  aile büyüklerimizden ve köylerimizden, kasabalarımızdan uzaklaştığımız gibi. Kimisi kültürüne yabancılaşmayı büyük bir memnuniyetle kabul ederken, kimi Araf’ta kaldı, kimisi de alıştıklarının yokluğunu kendine keder yaptı… Hele bayram tatilleri 3-5 günü her aştığında soluğu analarımızın, babalarımızın,  ata ocaklarımızın yerine tatil beldelerinde almaya başladık. Yok mu memleketinin yollarına revan olup sıla-ı râhim yapan, sayıları azalsada elbette var. Onlar bir bölük, tatilciler bir bölük memleketin yüzde ellisi yollarda oluyor her bayram. Dedim ya bayramlar kiminin evine ocağına ateş olup yakıyor. Bayram tatilinin iki günlük bilançosu: 1475 trafik kazası, 19 ölü, 2 bin 499 yaralı.

Her anlamda yaşadığımız dezenformasyon en ufak tatillerin bile şatafatlı birer turistik ziyarete döndürülmesi ile geleneksel ve kültürel kimliğimize de bulaştı. Bayramlarımız ne kadar bizden artık? Oysa gücümüzü kalabalık ailelerden, dini ve kültürel miraslarımızdan alan bir millettik biz. Biz olan yanlarımız toparlıyor, millet yapıyor, çimento gibi kaynaştırıp güçlendiriyordu bizi. Yaşadığımız ve adını pek çoğumuzun modernizm koyduğumuz çağın köksüzleştiren, yalnızlaştıran,  ayrıştıran ritüelleri ne kadar bizden ve nelere sebep oluyor sorgulamamız gerekmiyor mu artık? Biz bu muyuz, bu mu olmalıyız?

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.