Kur’an-ı Kerimde infak kelimesi 73 defa geçer. Ancak Sadaka, zekat, infak, yardım kavramları 200 den fazla yerde işlenmiştir. Namaz kelimesi 99 yerde ,oruç kelimesi 13 yerde, hac 18 ayette geçer yada açıklanır. Hatta dikkat buyurursanız ibadetin ve namazın bahsi geçen her ayet aynı zamanda; iyilik, infak ve zekat kavramlarına ilişkin emir ve telkinler ile tamamlanmıştır. Ve namaz da, infak da, zekat da, iyilik ve barış da sadece bizim ümmetimize değil kendisine kitap indirilmiş tüm topluluklara farz kılınmış ancak yine bu topluluklarca bahsettiğimiz farzlardan yüz çevirildiği bize Kur’an-ı Kerimde bildirilmiştir. Tüm bunlara Kitabımızdan bir kaç örnek vereyim .
"Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar." (Bakara Sûresi 3)
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." (Bakara Sûresi 177)
"Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin." (Bakara Sûresi 43)
"Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz." (Bakara Sûresi 83)
"Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür." (Bakara Sûresi 110)
Görüldüğü gibi : Kur’an-ı Kerim’in genelini incelediğinizde ayet bazında olduğu gibi kitabın genel perspektifinde de farz olunan ibadetlerin ; güzel ahlaka ve toplumsal ilişkilere ilişkin emirlerle tamamlandığını görüyoruz. Bunların birbirinden bağımsız düşünülmesi yada tek başına ibadet ile Müslüman olunabildiğinin kabul edilmesi, insanın nefsi zaafları nedeni ile kendini kandırmasından başka bir şey değildir.
İslam hayatın her alanındadır. Kur’an-ı Kerim toplumsal olgulardan, sosyolojik olaylara, ibadetten , bilime kadar her alanda yol gösterici ve düzenleyici bir klavuzdur. Onu sadece ibadet alanına hapsetmek ne Müslümanlık ile ne akıl ile izah olunabilir.
Allah’ın bizim sosyolojik düzenimiz için öngördüklerini ve emrettiklerini incelediğinizde, yaptıklarınız kadar, gücünüz yettiği halde yapmadıklarınız ile de sorumlu tutulacağınızı anlarsınız.
Bu gün dünyada ortaya çıkan toplumsal pek çok sorunun altında Allah’ın ve onun kelamı olan Kur’an-ı Kerim’in bu anlamda çok iyi anlaşılamamasının bulunduğunu görüyoruz. İnfak , zekat, yardımlaşma müesseselerinin sağlıklı işletilmesi halinde dünya üzerinde açlığın, yoksulluğun, susuzluğun ve hatta bir miktar daha ileri gidiyorum pek çok kavganın ortadan kalkacağını öngörmek zor değildir.
Kur’anın bize tavsiyesi olan yetimlerin, öksüzlerin, yardıma ihtiyacı olanların, yaşlıların, kimsesizlerin hakkını gözetmek, insanların temel yaşam haklarına, yurtlarındaki varlıklarını ve yaşamlarını sürdürebilme hakkına saygı duymak halinin dünya barışını temin edeceğini görebilmek de zor değildir.
Her birimiz emir ve yasaklardan olduğu kadar Hak Kelamın tavsiye ve telkinlerinden de sorumluyuz. Rabbin istediği huzurlu ve ihtiyaçları temin edilmiş barış içinde toplum ideasını gerçekleştirmek için buna mecburuz. Kavga halinden kurtulmak, yakınlarımız ve ihtiyaç sahibi olan etrafımızdakiler öncelikli olmak üzere ihtiyacımızdan fazlasını paylaşmak nefsimizi bu yönde eğitmek ve dizginlemek zorundayız. Sınırsızca yemek, içmek, giyinmek, eğlenmek, gezmek Allah’a kul olmayı başaramamış bir nefsin belirtisi ve beklentisidir. Tüm bunların mutluluk getireceğine inanılsa da insana gerçek mutluluğu sağlayan Allah rızasını kazanabilmemiz için sınav olarak verileni( mülkü ) ; üzerimize hakkı yazılanlarla paylaşmak, huzur için, barış için, mutluluk için amel etmek ile temin edebiliriz.
Kişiye verilenin içine bir tür sınav olarak Rabbin başka kullarının payını sakladığını anladığımızda dünya huzurunu yakalayabileceğimiz gibi fakirin , garibin, yetimin hakkını teslim ettiğimiz için ahiret mutluluğunu da kazanacağımız Hak kelamı ile vaad edilmiştir. Bundan güzel ödül , bundan kutlu bir müjde olabilir mi?
Kardeşlerim; dünya ve ahiret zenginliği için müslümanlığınızı günümüzde ibadet olarak tanımlanmış namaz, oruç ve hac ile sınırlandırmayın. Kuranı içselleştirebilen gönüller için güzel ahlak, infak, zekat , yardımlaşmak, barışı, huzuru, iyiliği temin ve tavsiye etmek ve hatta verecek hiç bir şeyiniz yolsa gülen yüzünüzü, güzel sözünüzü paylaşmak da ibadettir unutmayın.
Güzel ahlakla zenginleşin, Allah’a yar olun. Dua ile…